II. Selim zamanında padişahların asker ile ilişkilerinde soğuma başladı. Padişahlar ordu ile birlikte savaşa çıkmamaya başladılar, saraya kapandılar.
XVII. yüzyılın en büyük Osmanlı alimlerinden Katip Çelebi o dönemin bozukluğunu anlamış ve yazdığı “Düstûrü’l-Amel” isimli eserinde bu bozukluğu şöyle ifade etmiştir:
“Kişinin ihtiyarlığına alamet, saç ve sakal ağarmasıdır. Devletin kocadığına alamet de, baştakilerin saltanata ve ziynete düşkünlüğüdür, ki inhitata delildir. Duraklama dönemiyle bu devre gelir. Ziynet, refah ve lükse rağbet fevkalade artar. Eski hayat tarzı terk edilir. Herkes şan ve şerefini artırmak hevesindedir. Ünvanlar herkese verilmeye, herkes her makama geçmeye başlar.
Zevk ve rahat, keyif vazgeçilmez örf ve adet haline gelir, tabii görülür. Askerler savaş meşakkatine rağbet etmeyip sulh ve sukün isterler.
Türlü mihnetler icab eden memleket işlerine kimse el atmaz. Savaştan el çeken asker halk içinde gittikçe itibar kaybeder.”
Padişahlar yeteneksizleşmişler, saraya kapanmışlardır. İslâm’ın emri olan cihad adeta bırakılmış, devletin gelirleri bir hayli azalmıştır. Gelirler azalınca halk üzerine yeni vergiler uygulanmaya başlanmış bu da yeni sosyal krizlere sebep olmuştur.
Askerler savaşlara çıkmamaya başlamış, iş ehline verilmeyerek, saray yakın çevrelerine dağılmaya, rüşvet, dalkavukluk, saray entrikaları, had safhaya ulaşmış, yapılan taht kavgaları devletin içte ve dışta itibar ve zaman kaybetmesine sebep olmuş, tahta yeni geçen padişahların sık sık değişmesi ve her geçen padişahın askere culus dağıtması ekonomiyi tamamen bitirmiş, savaşa çıkmayan asker ocağı bozulmuş, yeniçeriler esnaf ve çiftçi olmaya başlamış, gelirler bir hayli azalmış, sarayda ve halkta süs, lüks ve israf had safhasına kadar çıkmıştı.
Vezir-i Âzam olan Sokollu üç padişah döneminde görev yapmıştı. Devletin bütün kademeleri onun elinde bulunuyor, padişahlar ise bu duruma duyarsız kalıyordu. Sokollu’nun aldığı maaş ise, yıllık bir milyon altından daha fazla idi. Oysa uzun dönem vezirlik yapan Sokollu bir tek sefere dahi çıkmamıştır.
Sadrazam Sokollu, kayınpederi II. Selim’i daha baştan sindirip dizginleri ele alabilmek gayesiyle, iki defa culus bahşişi dağıtılmasını istedi. II. Selim, şimdiye kadar hiç bir padişahın iki defa tahta oturmadığını, culus merasiminin İstanbul’da yapıldığını, tekrar yapmayacağını söyleyince, ordu İstanbul’a dönüp sipahiler Anadolu’ya gidince, mevcudu onikibin olan yeniçeriler Sokollu’nun işaretiyle tarihte ilk defa başkaldırdılar. II. Selim’in yolunu kesmek cüretini gösterdiler. Patırtıyı yatıştırmak için padişah mecburen para dağıttı. Ancak o zaman Topkapı’ya gidebildi. Yeniçerilerle yaptığı işbirliği sonucu Sokollu, eğer emirlerine baş eğilmezse, yeniçerileri istediği zaman isyan ettirebileceğini açıkça göstermiş oldu. Böylece Osmanlı Devleti resmen iki başlı hale geldi.
1877’de tahta geçen II. Abdülhamid tarafından kaldırılıncaya kadar böyle dalkavukluklar 300 yıl devam etti. Sokollu Mehmet Paşa, Sokollu kasabasından Sokoloviç adında bir hıristiyanın oğludur. Dayısı ise papaz’dır.
Katolik bir ailenin oğlu olan Hırvat Rüstem Paşa da, devlet hayatına rüşveti sokan ilk adamdır.
Sokollu ile Rüstem’in öldükten sonra bıraktıkları servet bugünkü Türkiye’nin bütçesi kadardı.
1551’de Almanlar yüzbin kişilik ordu ile, Ulema Paşa’nın beş bin askerle savunduğu Lipva kalesini muhasara etti. Ulema Paşa büyük bir kahramanlık göstererek kaleyi 12 gün savunduktan sonra 20 günlük bir anlaşma yaptı. Kaledeki bir avuç Türk’ün vaziyeti ümitsizdi. Mühimmatı tükenmiş, açlıktan perişan olan askerler, kedi, köpek eti yemeye başlamıştı. Otuz kilometre ilerde Tımaşvar kalesi civarındaki Sokollu Mehmet Paşa’ya birçok defa haber gönderdiği halde, herhangi bir başarısızlığa uğrayarak şahsi istikbalini körletirim korkusuyla Sokollu, Ulema Paşa’nın yardımına gitmedi. Sokollu’dan yardım gelmeyeceğini anlayınca, kaleyi terketmek şartıyla Almanlar’la anlaşma yapan binlerce asker, dışarda kalleşlik yaparak anlaşmayı bozan düşmanlar tarafından kılıçtan geçirilerek şehit edildiler.
Dünya tarihinin en büyük amirali olan Barbaros Hayreddin Paşa’nın vefatından sonra, Kaptan-ı Deryalığa layık Turgut Reis, Salih Reis gibi bütün Avrupa’nın korkudan tir-tir titrediği kudretli amiraller, Barbaros’un öz ve üvey evlatları Hasan Paşalar, kabiliyetli denizciler varken, Osmanlı’daki dünyanın en kuvvetli donanmasını hayatında denizcilikten hiç anlamadığı halde, Sokollu Mehmed Paşa Kaptan-ı Deryalık’a tayin edilmiştir.
Dört yıl Kaptan-ı Deryalık yapan Sokollu’dan sonra ise hayatında İstanbul Boğazından başka deniz görmemiş, hatta yolcu olarak bile gemiye binip binmediği belli olmayan Rüstem’in kardeşi Salih Paşa kaptan-ı derya yapıldı. Dört yıl da o görevde kaldı.
II. Selim ve III. Murat devrinde Süveyş kanalının açılması için yapılan teşebbüslerle, Kılıç Ali Paşa’nın bu husustaki projesini, Sokollu çeşitli oyalamalarla gerçekleştirmemiş, padişahları yalanlarla aldatmıştır. Bu aldatma ve atlatmalar Hint okyanusu ile Avrupa ve Asya deniz ticaretini müslümanlara nihai olarak kaybettirmiştir.
Karadeniz ile Hazar Denizi’ni Don-Volga nehirleri arasında açılacak 50 kilometrelik kanalla birbirine bağlayarak, İran tarafından irtibatları kesilmiş olan Doğu ve Batı Türk devletlerini birleştirecek, Ruslar’ın tarih boyunca güneye inmelerini, Hazar ve Kafkasya’ya sahip olmalarını önleyecek su yolunun açılması da 1569’da Sokollu’nun hile ve entrikaları ile yapılamadı.
Başta Rüstem ve Sokollu olmak üzere, sırf kendi iktidarlarını devam ettirebilmek ve kendilerine rakip gördüklerini harcayabilmek, kimsenin zafer kazanmamasını temin edebilmek için, denizci askerleri karaya, karacı askerleri denizlere tayin etmişler ve seferlerin başarısızlıkla geçmesine sebep olmuşlardır.
ll. Selim zamanında bir hiyerarşi takip edilmeyerek Yeniçeri ağası Kaptan-ı derya olmuştu ve donanma yok olmuştu.
ll. Selim’den itibaren, Yeniçeri ocağının nizamı da bozularak, ocak içine yabancı karışmıştı. Devlet kademelerinde iyi bir tecrübe ve eğitimden geçen zümrenin arkasının kesilmesi sonucu, “Yetişmiş insan açığı” ortaya çıkmıştır.
Neticede rüşvet pazarı tahmin edilemeyecek hale geldi. Açıkça haremin nüfuzlu şahıslarına hediye gönderilir, devlet rütbeleri aleni olarak ve hatta pazarlıkla verilir oldu.
II. Selim Devlet işlerine pek karışmadı. Bütün devlet işlerini Sokollu Mehmet Paşa’ya bırakmıştı. Osmanlı padişahlarının sefere çıkmama hususunda ilk olan II. Selim’i Sokollu göndermemiştir.
Değerli komutan Kurdoğlu Hızır Hayrettin Reis Endonezya seferine çıkmış ve Kuzey Sumatra, Singapur, Güney Batı Malezya ve Açe Sultanlığı Osmanlı Devletine tabi olmuştu. 1571’de ise Kıbrıs alınmış, buna rağmen birleşik Haçlı ordusu İnebahtı önünde Osmanlı donanmasını yenmişti. Böylece Osmanlı donanması ve deniz gücü kırılmış oldu.
Yine bu dönemde Moskova alındı. 150.000 Rus askeri esir edildi. Yeni donanma meydana getirilerek Tunus’a sefer düzenlendi. Hem Tunus Osmanlı’lara tamamen bağlandı, hem de Endülüs müslümanlarına yardım edildi.