Sıhhat ve âfiyetinizle maddi ve mânevî hâllerinizden haber sormak müjde olmak hususunda gönderebildiğim mektubuma cevaben yazılan lütufkâr mektubunuz elimize ulaştı. Beyan buyurulan vakalar muvakkat bulunduğu hâlde inceliği celbettiği şüphesizdir. Mevlânâ Hâlid -kuddise sırruhu’l-mecîd- Hazretleri sizin gibi söyleyen bir cana tam ve yerinde bir cevap olarak:
“Muhabbet erbâbının yolunda asâyiş bulunmaz,
Gönlü yanık âşığın hazzı elemlerdir.”
Ve daha buna benzer birkaç beyit ile mukâbele buyurmuşlardır.
Bendeniz buna ilâveten şunu arzedeyim ki, insan için, kader yayından atılan oku müdafaa bâbında rızâ gibi bir zırh ve kale bulunamaz. Ancak böyle sağlam bir kaleyi de elde edebilmek kolay değildir. Şüphesiz bu, umûmi lütfa, ilâhî büyük ihsana bağlıdır. Bunu da kolay zannetmeyelim. Şüphesiz bu da bir vesileye bağlıdır. Nitekim Allah-u Teâlâ:
“Kendisine yaklaşmaya yol aranmasını” (Mâide: 35) emrediyor. Vesile ise tam bir muhabbetle râbıtaya devama bağlıdır. Âyet-i kerime’de de:
“Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, felâha erebilesiniz.” (Âl-i imrân: 200) buyurulmasını bu mânâya kullanırsam zâhir âlimleri tarafından hatalı görülmemeliyim. Çünkü:
“Kur’ân’ın bir zâhiri, bir de bâtını vardır. Bâtını da yedi dereceye kadar gider.” gibi Hadis-i şerif’ler tefsir dairesini genişletmişlerdir.
Binaenaleyh vesile edindiğiniz kimsenin muhabbetine ısınmak ve râbıtasına devam etmek ve bu vesile ile evliyâullah’ın silsilesine ulaşmak ve her yerde huzuru mümkün olan şerefli ruhâniyetleriyle ünsiyet kurmanızı ve kevnî hadiselerden uzak olmayan insanoğluna gelmesi muhtemel bütün yer ve gök âfetlerinden mahfûz buyurulmanızı yeniden arz ile cidden arzu ettiğimi bildiririm.