Dervişâne mektubumdur.
Ayrılık derdini anlatmak, iştiyakımızı izah etmek için ifade vasıtalarına şiddetle muhtaç olmakla beraber, şaşkınlık ve yokluk vadisinde koştuğum bir zamanda fakirâne hâlimi anlatan gerçek arzum olan sıhhat ve afiyetlerini müjdeleyen bir kıt’a özlem ve iltifat dolu mektuplarınızı sevinçle alıp iftihar gözüyle okudum. Allah-u Teâlâ sizi en iyi mükâfatlarla mükâfatlandırsın.
Beyan ve serdettiğiniz hakikatlerin hepsi duâcınızın hâlini ifade ediyordu. Bu itiraz kabul etmez. Misk kokulu yazılar döktüren kaleminize ulaşmış olmasaydı bende mevcud olan hasret bundan ziyadedir, sözünü söyleyebilirdim. Fakat teşekkürlerimi beyandan başka bir şey ifade edemem. Cenâb-ı Hakk kevser suyuyla mükâfat buyursun, âmin.
Gördüğünüz sâlih rüya pek güzeldir. Süt imandır. Hamdolsun kemâl-i iman için bir müjdeye ulaşmışsınız. Şu kadar var ki, bundan sonra mübarek ve hususi zamanlarda, yirmidört saat zarfında birkaç defa kalbi bir çanak biçiminde tasavvur edip Cenâb-ı Hakk’ın nur ve feyizlerine karşı tutunuz. Zikretmeyiniz. Bu murakabe-i Ehadiyyet’i zikre bedel olarak yapınız. Sükûnetle zikir yapmadan tefekküre devam ediniz. Bunu istediğiniz kadar devam ile takip ediniz. Kalp yukarı doğru olsun. Çünkü rahmetin inmesi yukarıda olan Arş cihetinden olur. Yoksa Cenâb-ı Hakk, cihet ve taraftan münezzehtir. Rüyada gördüğünüz büyümekte olan kehribar, bu murakabaya işarettir. Diğer zamanlarda da zikir yapabilirsiniz. Fakat bu murakaba zikirden üstündür.
Artık sizi her hâlde ve işinizde Cenâb-ı Hakk’a emanet ederim Azizim.