Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 135.SAYI - Ömer Öngüt
135.SAYI, Aralık 2004
Hakikat 135. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Kafa gözü ile gönül gözünü hakikati görmede birleştiren, baş kulağı ile kalp kulağını Hakk’ın sesini duymada bir araya getiren müminler; Rabb’lerine iman etmenin, kulluk vazifelerini gönülden inanarak, kemâl-i tevazu ile yerine getirmenin büyük bir mükâfatı olarak cennetlerde ebedi olarak kalacaklardır.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“İman edip sâlih ameller işleyen ve Rabb’lerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” (Hûd: 23)

O müminler ki, Hakk’a boyun bükerek huzur bulmuşlar, huşû içinde kendilerini O’na ibadete vermişler, o iman ile de ahirete intikal etmişler.

Müminlerin fâsık olanları ise her ne kadar cehenneme gireceklerse de, günahları nisbetinde cezalarını çektikten sonra imanları sebebiyle cennete gireceklerdir. En son müslüman da cehennemden çıktıktan sonra, cehennem kapıları bir daha açılmamak üzere ebediyen kâfirlerin üzerine kapanır.

Arzu edilen çeşitli şeylerden her ne arzu ederlerse mevcuttur.

“Orada ebedi kalacaklar, oradan ayrılıp başka bir yere gitmek istemezler.” (Kehf: 108)

Ukbâ’yı bırakıp dünyaya meyletmek, Hakk’ı bırakıp bâtıla sarılmak demektir. Hakk ve hakikatı bırakıp dünya lezzetlerine dalanlar büyük bir belâya ve huzursuzluğa uğramışlardır.

Âhiretsiz bir dünya hayatı yaşamak isteyenlerde zaten hayat da yoktur. Kalplerinde yalnız dünya muhabbeti olduğu için huzursuzdurlar. Hayat ise huzurla kaimdir, huzursuz hayat yaşanmaz. Günahlar kalp üzerine baskı yaparlar ve onu sıkıştırırlar. Zengin de olsalar, her arzularına nail de olsalar, o darlıktan o huzursuzluktan kurtulamazlar. Gönül dar olunca koca dünya insana dar gelir.

Bir Âyet-i kerime’de:

“Kim benim zikrimden yüz çevirirse, onun hakkı da dar bir geçimdir.” buyuruluyor. (Tâhâ: 124)

Zâhiren nimetler içinde görünse bile, dilediğini yiyip içip, dilediğini giyinip, dilediği meskenlerde yaşasa bile; ne rahatı ne huzuru olur, ne kalbinde genişlik ne de ferahlık olur. Tereddütlerden, kuruntulardan, boş hayallerden, uzun emellerden kendisini kurtaramaz. Bunun da sebebi hidayetten uzak oluşlarındandır.

Yapılan her türlü iyiliklerden, hayırlı ve yararlı işlerden, sâlih amellerden ahirette karşılık görebilmenin şartı imandır.

Kâfirler inkârları, münâfıklar nifakları sebebiyle amellerini boşa çıkardıkları için, dünyada yapmış oldukları iyiliklerin ahirette karşılıklarını alamazlar. Amelleri, rüzgârın önündeki kül gibi yok olur gider.

Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Rabb’lerini inkâr edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler.

İşte bu, uzak sapıklığın tâ kendisidir.” (İbrahim: 18)

Dünyada iken kendilerinin hak üzere olduklarını zanneden bu bedbahtlar; hayatları boyunca yapmış oldukları iyiliklerin bir yığın kül kadar değeri olmadığını, bunlardan kendilerine hiç bir menfaat olmadığını görecekler, onlara en çok muhtaç oldukları bir zamanda yoksun kalacaklar, pek büyük bir sapıklığa düşmüş olduklarını anlayacaklardır.


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Müminlerin Saâdet Ve Selâmetleri Kâfir Ve Münâfıkların Bedbahtlıkları - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Müminlerin Saâdet Ve Selâmetleri Kâfir Ve Münâfıkların Bedbahtlıkları