Son aylarda medyaya yansıyan işkence fotoğraf ve hadiseleri Amerika Birleşik Devletleri’nin içyüzünü ortaya dökmüştür.
Kitle imha silahlarına, insan hakları ihlallerine, bölgesel çatışmalara engel olmak, uluslararası terörü kaynağında kurutmak gibi gerekçelerle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere Irak’tan başlayarak Ortadoğu’ya indi. Ve fakat Irak’ta kitle imha silahı bulamadı; aksine insan hakları ihlalinde Saddam’dan geri kalmayacak derecede ileri gittiler. Pis ve çirkin insanlar olduklarını ortaya koydular. Dünya’nın bir ucundan kalkıp yüzbinlerce askeriyle Ortadoğu’ya giren Amerika Irak’ı kan gölüne çevirmekle kalmayıp en ağır ve adi işkenceler yapıp teknolojide ne kadar ileri gitmişlerse de, ahlak ve vicdani değerler olarak ne kadar ilkel kaldıklarını kendileri dünyaya sergilediler.
Büyük Ortadoğu Projesi adıyla bölgeye demokrasi getirmeyi vaat edenler, aslında ahirzamanda yeni bir Haçlı Seferi’nin kıvılcımını yaktılar.
Basına yansıyan işkence fotoğrafları, bazı kesimlerce özenilen, övülen ve hatta sevilen ABD’nin ne halde olduğunu göstermeye kafidir.
Büyük Ortadoğu Projesi ABD’nin Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Avrasya’yı hakimiyeti altına alma projesidir. İşe Afganistan’la başladı. Afganistan’da askeri güç bulundurarak, Pakistan’ı iyice kendine bağlayıp diğer Türk Cumhuriyetlerinde de askeri üsler, politik, siyasi, ekonomik bağlantılar kurarak o bölgeyi avucunun içine aldı. Bu bölgenin çok zengin doğalgaz, petrol ve maden kaynakları bulunuyor. Hem bunları kontrolü altına alıyor ve de hem İran hem de Rusya’yı çevreliyor.
Irak’ı işgal etti. Ortadoğu’da da çok zengin doğal kaynaklar var. Petrol orada, kurulması düşünülen Büyük İsrail bu bölgede. Bush yönetimindeki Amerika Irak’la yetinmeyip bölgedeki diğer bazı ülkeleri de işgal ve vurma hazırlığındadır. Sırada İran, sonra Suudî Arabistan var.
ABD Afganistan’da ve Irak’ta yaptı. İşgal edeceği diğer ülkelerde de yapacaktır. Etnik ve dini kimlikleri kaşıyarak ve bunun bir çatışma, gerginlik, bölünmeye dönüşmesini sağlayacaktır. Bu vesileyle istila etmesi, kendine yardakçı bulması çok daha kolay olacaktır.
Afganistan, Irak’la başlayıp diğer bölge ülkelerine de sıçrayacak bu işgal, Kuzey Afrika ülkeleriyle de devam edecektir, muhtemelen. İlk olarak uzun zamandır terörist ilan ettiği Libya ile sıcak ilişkiler kurdu Amerika. Kırk yıllık düşman bir anda dost oldu. Burada Mısır kilit durumda. Hem büyük bir müslüman nüfusa sahip, hem ordusu kuvvetli hem de İsrail’le komşu ve tarihinde İsrail’le savaşmış bir ülke. ABD hedeflerine ulaşmak için ya Mısır’ı da tam müttefik yapacak ya da vuracaktır. İsrail’le yakın tarihten gelen savaşları olduğu için, ABD’nin İsrail ile ortak projesine onay vermeyecek Mısır’ı kuvvetli ihtimal vuracaktır Amerika.
Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrasya hattı bir yay şeklinde büyük ehemmiyet kazanıyor. Bu hattın ele geçirilmesi veya kontrol edilmesiyle İsrail devleti’nin güvenliği sağlanıyor; petrol, doğalgaz gibi enerji kaynaklarına sahip olunuyor; müslümanlar kontrol altına alınmış oluyor.
Bununla beraber Amerika Birleşik Devletleri bu hatta oynadıkça bazı arı kovanlarına çomak sokmuş olacak; bunlar Avrupa ve Rusya’dır.
Halihazırda İspanya ve Polanya Irak’tan askerlerini geri çekme kararı aldılar. Almanya ve Fransa zaten işgale çıkarlarına dokunduğu için karşıydılar. ABD’nin sıkı müttefiklerinden İtalya’nın da ileride ne yönde tavır alacağı da meçhul. Çünkü İtalya katolik, hem de koyu katolik. ABD ise İsrail yanlısı protestan. Bu durum ayrışmaya yol açabilir. Avrupa bu işgal hareketinin en sonunda kendi çıkarlarına dokunacağını bildiği için bir yerde buna engel olmak isteyecektir.
Amerika da hem Avrupalı müttefiklerini kaybetmemek, hem de Avrupalı muhaliflerini ve dünya kamuoyunu kararsızlaştırmak ve susturmak için “11 Eylül” gibi; İspanya’nın başkenti Madrid’teki bombalama gibi, Türkiye’deki bombalamalar gibi eylemleri tetikleyecektir.
Bir de Rusya faktörü var. Her ne kadar Sovyetler Birliği zamanındaki politik, ekonomik ve askeri gücünü kaybetmiş olsa da hala eski bir süper gücün mirasına sahip. Askerî olarak ABD ile didişebilecek bir yapıda hâlâ. Tabii ki Rusya dahi Amerika’nın kıtalar ötesinden kalkıp Büyük Ortadoğu Projesi adı altında bölgenin tümünü ele geçirmesini kabul etmeyecektir. Zaten kabul etmesi kendi sonunu hazırlayacaktır. Ve fakat ABD kartlarını açtıkça Rusya da karşı hamle yapacaktır. Şu anda sadece Birleşmiş Milletler’de red oyu kullanarak muhalefet yapan Rusya, ABD kırmızı çizgiyi aştığı anda ABD’ye saldıracaktır.
ABD ve İsrail planlarını icraata dökerken arzu etmeyecekleri ve çekinecekleri şey bir Avrupa-Rusya, Rusya-K. Kore ittifakı olacaktır. Çünkü böyle ittifaklar ABD’nin güç dengesini karşılayabilir ve bu “Büyük Ortadoğu Oyunu’na” çomak sokabilir. Tek başlarına Amerika ile mücadele edemeyeceklerine inanan devletler belli bir aşamada ittifaka gitmeye mecbur kalacaklardır. Bunun bilincinde olan ABD de böyle bir oluşumu engellemek için Avrupa devletlerini kendi aralarında birbirlerine düşürme stratejisi uygulayabilir ki ittifak oluşmasın.
Esasen şu anda dünyanın 3. Dünya Savaşı’na olan yakınlığı; Soğuk Savaş zamanından çok daha fazla. Çünkü Amerika alenen “Ben varım” başkasını tanımam diyor. Avrupa, Rusya ve diğerleri nereye kadar buna tahammül edecekler? Bugün Felluce’de Amerikan askerlerine karşı düzenlenen saldırıları Rusya ve bazı Avrupa ülkelerinin el altından para, silah ve istihbarat olarak desteklediği konuşuluyor.
Bu arada Türkiye’nin durumu büyük önem arzediyor. Irak’a İran’a komşu, Rusya’ya, Avrupa Birliği’ne komşu. Ortadoğu’ya en kolay ve geniş geçiş Türkiye ve Kıbrıs’tan. Bu nedenle ABD ilk başta Irak’a Kuzey’den Türkiye üzerinden girmek için çok bastırmıştı. Türkiye’yi hem jeopolitik konumu itibariyle, hem askeri gücü ve kültürü itibariyle, hem de tarihi itibariyle gerek ABD gerek Avrupa Birliği ve gerek Rusya yanına çekmek isteyecektir. Büyük Ortadoğu Projesinde kilit ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. ABD Türk askerini Afganistan’da çatışmaların yoğun olduğu bölgelerde kullanmak istemektedir. Irak’ta başaramadığını Afganistan’da uygulamak istiyor: Türk askeri ABD için cepheye. Bu tuzağa düşülmemelidir.
Dünyadaki bu ayrışma ve Türkiye’nin bu ayrışma içinde saf tutacağı taraf diğer kutupları rahatsız edecektir. Bu büyük oyunun oynanması sırasında Türkiye’yi kendi taraflarına çekmek için karıştırmak isteyebilirler veya bertaraf etmek için bir komşumuzla savaştırabilirler. Ortadoğu tarafından ülkemize tehlike gelme ihtimali zayıftır, oralar çok karışık, herkes kendi derdiyle meşgul ve fakat batıdan bir iç çalkantı halinde üzerimize çullanacak bir Yunanistan’ı unutmamalıyız. O zaman kimseyi yanımızda bulamayız.
Şu anda ABD Türkiye’yi karşısına almaya cesaret edemez; çünkü bu büyük oyunda Türkiye amaç değil araçtır onlar için. Bu aracı kullanmak istiyor. Türkiye’yi Avrupa Birliği ve Rusya safında görmek, bölge dengelerini ABD aleyhine çevirir. Türkiye’nin ABD safında olması da Rusya ile Avrupa Birliği’ni rahatsız eder. Avrupa Birliği bu nedenle Türkiye’nin üyeliğine ne hayır diyebiliyor ne de evet diyebiliyor. Evet dese kendi iç dengeleri altüst olacak, hayır dese Türkiye’yi kaybedecek.
Aslında Türkiye’nin tarihine, kültürüne şöyle bir geriye dönüp bakması konumunu belirlemek için yeterli olacaktır. Bizim aslımız ne, ecdadımız kim, neler yapmışlar ne için yaşamış, ne için ölmüşler, nasıl altı yüzyıl kıtalara hükmetmişler. Ulaşımın atla yapıldığı, televizyon, radyo gibi iletişim araçlarının hiçbirinin bulunmadığı, günümüzdeki bilim ve teknolojinin çok gerisinde olunduğu zamanlarda Osmanlı yüzyıllarca çeşit çeşit etnik yapıyı, çeşit çeşit dinleri, her türlü coğrafyayı adaletle, huzurla, hizmetle nasıl yönetti? Onlar bizim dedelerimiz, biz onların torunlarıyız. Onlar sadece Allah rızasını gözettiler, O’nun için yaşadılar, O’nun için öldüler. Muvaffakiyet ve muzafferiyet buradan geçer. Bizim olmamız gereken yer burasıdır. Dinimize, vatanımıza sahip çıkmalıyız. Onun için dengeleri muhafaza ederek, milli menfaatlerimiz doğrultusunda aslımıza dönmeliyiz. Kendi ayaklarımız üzerinde durabilmeyi öğrenmeliyiz. Bu her ne kadar zor görünse ve olsa da, olması gereken ve bizi başka ülkelerin boyunduruğundan kurtaracak tek yol budur.