Ortadoğu dünyayı yönetmek sevdasındaki devletlerin iştahını kabartmış ve bu sebeple tarihin her devrinde kaynamış bir coğrafyadır. Yüzyıllardır savaşlar, çekişmeler, iktidar kavgaları eksik olmamıştır.
Günümüzde de başta ABD olmak üzere pek çok devletin çıkar kavgasının yaşandığı bir bölgedir.
İktisadi bakımdan dünyanın dengelerini değiştirecek başta petrol olmak üzere bir çok zenginliği bünyesinde taşıyor. Dünya enerji kaynaklarının % 70’i bu bölgede bulunmaktadır. Bu zenginliği Batı emperyalizmi eline geçirmek istiyor. ABD’yi başında aslı Hıristiyan Siyonistler olan Evangelistler yönetmektedir.
Bölge dini, siyasi açıdan da batılılarca ele geçirilmek istenmektedir. Batı ve İsrail’in uykularını kaçıran, en çok nefret ettikleri iki önemli İslam Merkezi (Mekke-Medine) bölgede bulunmaktadır. Yine önemli üçüncü merkez Mescid-i Aksa ise Kudüs’te bulunmakta olup Siyonizmin saldırılarıyla harap edilmektedir. Planın bir gereği olarak ilerki yıllarda Arabistan’ın saldırıya uğramasına şahitlik edilecektir.
Dünyada pek çok ülke fakirleşip, zenginleşen ülkelerin sömürüsüne maruz kalırken petrol zengini ülkeler, paylaşım kavgasına daha henüz başlamadılar. Bunu gerçekleştirmek için tahribatı korkunç savaş senaryolarının tatbikatına geçilmesi gerekecektir. Yeni bir dünya savaşı. Bu savaşın fitili 11 Eylül Saldırıları ile ateşlenmiş oldu. Bu planın ilk aşaması olarak Afganistan işgal edildi, Meşruiyet için bir kılıf uyduruldu: “Uluslararası terörizme karşı savaş.” Sıra Irak’a geldi. Saddam diktatörlüğüne son vermek, ülkeye insan haklarını getirmek, kadınlara seçme-seçilme haklarını sağlamak, demokrasiyi yerleştirmek adına Irak işgal edildi. Olaylar bitirilecek derken daha yenileri takip ederek devam etmektedir. Her gün yeni saldırılar, intihar eylemleri, Irak halkına karşı yapılan acımasız saldırılar, bölge insanı içinde daha derin intikam hislerinin doğmasına ve ABD ve yandaşlarına karşı infiale dönüşmektedir.
ABD bölgede çok yanlışlar yaptığını kabullenmiş değil. Beyaz Saray’da şimdilerde uluslararası teröre karşı "Önleyici Savaş" planının iflası konuşulmaktadır. Irak işgal edildi, Saddam yakalandı ama Irak işgali tamamen bir iç savaşa dönüşmüş bulunuyor. ABD kamuoyu buraya artık yeni bir Vietnam diye bakmaktadır.
Kitle İmha Silahları’nı araştıran heyetin başkanı David Kay ve eski Hazine Bakanından sonra ABD’nin Milli Güvenlik Kurulu eski mensuplarından terör uzmanı Richard Clarke de bir kitap yazarak başkan ve Beyaz Saray’ın yanlışlarını ortaya koymuşlar, ancak Bush ve ekibi bunu anlayamamışlardır!.
Irak işgalini iyi etüd etmeden İsrail’in saldırılarını ve ayakta kalma çabalarını anlamak ve yeni projenin Akdeniz ayağı olan Kıbrıs üzerindeki tezgahları ortaya koymak mümkün değildir. Tarihlerinde ilk defa ellerine bu kadar önemli bir fırsat geçmiş bulunan Kürtler, bağımsız bir devlet kurmak için ne varsa yaptılar. Bu arada Şaron katliamlarına devam ediyor, Irak yanıyor, Kürtler İsrail’den gönderilen Yahudi Kürtleri Musul-Kerkük gibi Türk bölgelerine yerleştiriyorlar.
Felluce’de ise kanlı direniş sürüyor. Şii Lider Sistani "Derhal seçimlere gidilmesini" istiyor, Sadr ve yandaşları ABD’nin bölgeyi terketmesini bağırarak söylüyor ve direnişini sürdürüyor. Kürtler "bizim işimiz tamam" diyorlar. Türkmenler, Sünni müslümanlar çözümsüz kalmışlar, sessiz bir bekleyişin içindeler.
Bölgede yıllar önce planlanan "Büyük Ortadoğu Projesi"nin ayakları birer birer yerleştirilmeye çalışılıyor. Kurucu mimarlar Pentagon’da halen işbaşındalar. Emir-komuta zincirinin üst halkası olan Şaron, Şeyh Yasin’i ortadan kaldırdıktan sonra Hamas’ın başına getirilen Rantisi’yi de füze saldırısıyla şehid etti. Bütün dünya İsrail’i durdurmak için ortak karar alamazsa bölgenin yangını artarak sürecek ve bu bizi de etkileyecektir.
Bu planın gereği olarak Irak işgal edildi. Sırada sınırları değiştirilmek istenen 22 ülke daha var. İran namlunun ucunda ve işgal durumunda çok kanlar akacaktır. Petrol alanlarının kontrol altına alınması gerekiyordu. Petrol sayesinde sanayi ayakta durmaktadır. Bu sıvı madenin elde tutulması ve kuyulara sahip olmak gerekiyordu. Ama esas gaye İsrail’in korunması ve güvenliğinin sağlanması idi. Gereği yapılıyor. Bu ülkede güvenlik sorunu vardır. ABD ve İngiltere ordularıyla güvenliği sağlamaya çalışıyorlar. Yakın bir zamanda NATO’nun bölgeye çekilmek istenmesi gündeme gelebilir. Bu taktirde Türkiye’nin omuzlarına ağır yük bindirilebilir. İsrail’i Araplara karşı NATO Şemsiyesi altında koruma altına almak isteyebilirler. Bu noktada Türkiye, Mısır, Gürcistan, Azerbaycan ABD ve Batının yedeğinde olabilir. Gürcistan’daki ABD yanlısı iktidar oyununu hatırlamakta fayda var.
Bölgedeki İslam ülkelerinin İsrail Siyonizmine tepkisi artıyor. Batı ise 11 Eylül Saldırıları sonrasında İslam’a daha fazla tepkili. Zaten bizzat Bush "Haçlı Seferleri başlıyor" dememiş miydi? İsrail, Filistin Devleti’nin varlığına asla razı değildir. Bu devletin Ürdün toprakları üzerinde kurulmasını onaylıyor, bir şart olarak ta Kürdistan’ın kurulmasını istiyor. Olmaz mı? Olur.
Serbest Piyasa Ekonomisi adı altında dışa açılma propagandası yapılmaktadır. Türkiye, önemli bir model olarak ülkelere satışı yapılıyor. Bunu yaparken Siyasal İslam, Ilımlı İslam Modelleriyle adlandırmaya çalışıyorlar. Radikal, Fundamantalist, Köktendinci vs. adlarla ortalığı bulandırırlarken yeni bir İslam modelini! gündemde tutmaya, maşa adamları kullanmaya, basın-yayın kuruluşlarıyla etkili olmaya gayret ediyorlar. Öyle ya! Bölge için Çağdaş demokrat sistem mi, Laik model mi daha faydalıdır? Bölge halkları hangisini tercih edecekler? Türkiye’ye hangi rol biçilmiştir? Kimler kullanılmaktadır? Hangi kalelerin düşmesi gerekmektedir? Kimler pasifize edilmelidir? Unutmayınız: Hepsi birer birer programlanmış ve zamanı geldikçe yürürlüğe konmaktadır.
Kopenhag Kriterleri adıyla önümüze sürdükleri ve iktidarın ‘Can Simidi’ gibi sarılarak uygulamaya koymayı canla-başla gerçekleştirmek istediği ve devamlı alkışlar aldığı, tamamıyla yürürlüğe girdiği zaman Türkiye diye bir vatanın kalmayacağı, Anadolu’nun bölük-pörçük edileceği Haçlı belgeli emirnameler, AB Ülkelerinin Kıbrıs Sevdası!, Karen Fogg Çocuklarının Helenizm uğruna Enosis’i gerçekleştirmek için başlattıkları "Kıbrıs Çıkarması" iç basınımızda 3. Kıbrıs Çıkarması gibi sefilane bir tarzda ifade edilerek bölgenin kaderinde derin yaralar açacak ve Türkiye’yi yakın zamanda boğazına kadar sıkıntılara sokacak oyunlarla doludur.
Türkiye, bölgesindeki ülkelerle biraraya gelmelidir. Türkiye, Suriye, İran ile daha fazla yakınlaşmalıdır. Ekonomik kazanımlara hız katılmalıdır. Bölge ittifakları kurulmalıdır. Ki Türkiye ve bölge ülkeleri Milli yapılarını ve üniter devlet şeklini muhafaza edebilsin, koruyabilsin. Bunu başarmak için IMF, Dünya Bankası, Çalışma Örgütü, Ticaret Örgütü gibi emperyalist baskılardan ve diğerlerinden korunmalıdır.
Büyük Ortadoğu Projesi ile bölge ülkelerinin parçalanarak alınması planlanıyor. Böylesi bir yapılanma Türkiye’ye bahsi geçen Siyasi Kriterler’le empoze edilmek istenmektedir.
Milli devlet yapımız zarar görecek, plan gereği milli devlet yapımız sona erecektir. Ardından problemler başlayacak, komşularımızla suni kavgalar oluşturulacaktır. Ayrıca bölgedeki devletlerin yapıları da olduğu gibi kalmayacak, çok şey değişecektir. Sınırlar, sistemler, yönelişler değişecektir. Dikkat edilirse "Ortadoğu Birliği"değil, Büyük Ortadoğu Projesi denilmektedir. Bölgede: Demokrasi, Etnik Yapı, Ekonomik Yapı adı altında 5 Eyaletten söz edilmektedir: Alevi, Maroni, Araplar, Sunni, Dürzi. Suriye, İran, Arabistan beş ayrı bölgeye ayrılmak istenecektir.
Arap Dünyası bazı şeyleri yeni yeni farketmektedir. Suriye bunun farkındadır. Türkiye ile daha fazla yakınlaşmak istemektedir. Arabistan artık petrol konusunda Çin ve Rusya ile yakınlık kuruyor. ABD Petrol Şirketleri’ne direniyor. Ortadoğu’da bahsi geçen projenin yürürlüğe sokulması ve yeni adımların atılması neticesinde Türkiye AB’nden uzaklaşacaktır. Çünkü İngiltere’nin "Dünya İmparatorluğu" hedefi vardır. Bu planı ABD’nin yakın gelecekte şimdiki geçici yükselişinin tersine dönüşü sonrasına saklamaktadır. ABD’nin çöküşü sonrasında kendini ortaya koyacaktır. Çünkü ABD’nde çok sıkı kavgalar ve ve bloklaşmalar vardır. Yakın bir gelecekte bunlar su yüzüne çıkacaktır. Uzun zaman geçmeden çökme başlayacaktır. Zenginlik çöküşe geçince ABD dağılacaktır. Bizzat bunun müsebbipleri de Hıristiyan Evangelistler, petrol tröstleri, sanayi devleri, İsrail olacaktır.
Ayakta kalabilmek için zenginliğin devam etmesi gerekecektir. Bunun için de Ortadoğu’nun zenginlikleri kontrol altına alınmalıdır. 11 Eylül bunun için bizzat ABD yerlileri! tarafından tezgahlanmıştır. Afganistan ve Irak’ın işgalinin ana nedeni de budur. Kadınlara oy hakkı, mecliste kazanacakları sandalyeler, demokrasi, insan hakları bahanedir. Onların aradığı Zenginlik sermayesi, bölge ülkelerinde ve bilhassa Türkiye’de bolca bulunmaktadır. Konunun bu açılımını bir başka incelemeye tabi tutacağımızı belirterek: ABD, kendi çıkarlarına uygun bölgesel düzenlemeler yapmak, dünya için yeniden yapılandırma oluşturmak istemektedir ki bu amaca hizmet edecek hegemonik sermayenin savunucusu kimseler Türkiye’de çokca bulunuyor. Ülkemizde ABD, AB, İsrail Lobisi lehine çalışan çok önemli kuruluşlar, kimseler, gruplar var ve bunlar sanıldığından da çok güçlüler.