Çağrı Bey’in 1018 ile 1021 yılları arasında Türkistan’dan Doğu Anadolu’ya yaptığı keşif seferinden sonra Türkler, Anadolu’ya hakim olmak için harekete geçmişler, Alparslan’ın Anadolu’nun fethi için görevlendirdiği komutanlarından olan Kutalmışoğlu Süleyman, Malazgirt zaferinden tam dört yıl sonra da İznik merkez olmak üzere Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. (1075)
Süleyman Şah, önce Konya’yı almış sonra Bizans’ın içine düştüğü taht kavgalarından istifade etmesini bilmiş, Bizans topraklarını zaptederek, hudutlarını Boğaz kıyılarına kadar genişletmiştir. Ayrıca Melikşah’a karşı da istiklâlini koruyan Süleyman Şah, Çukurova bölgesine yaptığı seferle Tarsus, Misis, Adana, Urfa ve havalisini de almıştır. Abbâsiler’e tâbi iken onuncu asırda Bizans’ın eline geçen birçok yerleri tekrar elde eden Süleyman Şah, 1084 yılında yaptığı ikinci Çukurova seferi ile Ortaçağ Hıristiyanlık dünyasının meşhur şehirlerinden Antakya’yı almış, Sinop ve Malatya taraflarında fetihler yapmıştır.
1086 yılında Büyük Selçuklular’a tâbi olan Haleb önlerine gelerek şehri kuşatan Süleyman Şah, burada Tutuş emrindeki Büyük Selçuklu kuvvetleri ile karşı karşıya gelmişti. Yapılan muhaberede Süleyman Şah ölmüş ve askerleri de mağlup olmuşlardır.
Onun ölümünden sonra oğulları yakalanarak İsfahan’a, Melikşah’ın sarayına gönderilmiştir. Buna rağmen Süleyman Şah’ın oğullarından I. Kılıç Arslan, bu hadiseyi müteakib altı yıl sonra Anadolu Selçuklu tahtına geçebilmeyi başarmıştır.
I. Kılıç Arslan, Anadolu’da Müslüman-Türk birliğini sağlamış, İstanbul’daki Bizans imparatorluğu için tehdit oluşturmaya başlamıştı. Bizans imparatorunun Papa’dan yardım istemesiyle Haçlı seferleri başlamıştı.
I. Kılıç Arslan, ilk haçlı saldırılarını başarıyla geri püskürttü. Bunun üzerine 600.000 kişilik yeni ordu gönderen Haçlılar Batı Anadoluyu ele geçirdiler. Bu nedenle başkent İznik’ten Konya’ya taşındı. Kılıç Arslan vurkaç taktiği ile Haçlıları darmadağın ettiler. Kudüs’e vardıklarında 40.000 kişi kalmışlardı.
Bu dönemde doğu ve güneydoğu Anadolu’daki Türk beylikleri de I. Kılıç Arslan’ın hakimiyeti altına girdiler.
1107’de Büyük Selçuklu Devleti’nin Musul Valisi Emir Çavlı ile yaptığı savaşı kaybetti. Esir düşmemek için atını Habur nehrine sürdü. Ancak boğularak öldü.
I. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra, oğulları taht kavgasına giriştiler ve nihayet I. Mesut tahta geçti. (1116) I. Mesut’ta Anadolu birliğini sağlamada ve haçlı saldırılarına karşı koymada büyük başarılar gösterdi.
Musul Atabeyi İmamüddin Zenginin hıristiyanlardan Halep, Urfa, Şam’ı geri alması üzerine Kudüs kralı papadan yardım istedi. Böylece II. Haçlı seferi düzenlendi. 75.000 kişilik Haçlı ordusunu I. Mesut Konya ovasında yendi.
Bu devrin en mühim kumandanı II. Kılıçarslandı. Kılıçarslan, Miryakefelon’da Bizanslılarla savaşmış, Bizansı yenmiştir. Bir daha Bizanslılar Türklere saldırmamış, hep müdafada kalmışlardır. Malazgirt Savaşı ile Türkler’e açılan Anadolu kapıları bu savaştan sonra yurt edinilmesine ve yerleşilmesine sebep oldu. Artık Türkler Anadoluya yerleşmeye başladılar. (1176)
III. Haçlı tehlikesinden ülkesini koruyan II. Kılıçarslan Selahaddin Eyyûbi ile de sulh yapmıştır. Selahaddin Eyyûbi’nin 1187 Hıttin Savaşı ile Kudüs’ü geri alması III. Haçlı ordularının hazırlanmasına sebep oldu. Haçlı orduları ilk olarak Konya’ya saldırdılar. Selçukluları geçemeyince güneye yöneldiler. Silifke çayında boğuldular. Deniz yoluyla Suriye’ye gidenler ise Selahaddin Eyyûbi’ye yenildiler.
Döneminde ülke sınırları Akdeniz kıyılarına kadar genişledi. Keyhusrev, 1207’de de Antalya’yı aldı. Böylece Karadeniz ve Akdeniz ticaret yollarında önemli bir hakimiyet ele geçirdi.
I. Gıyaseddin Keyhusrev’in yerine oğlu I. İzzettin Keykavus geçti. Kardeşleriyle yaptığı mücadeleyi kazandı. Sinop Kalesi’ni aldı. Böylece Türkler liman ticaret şehirlerinde önemli bir üstünlük sağladılar. Donanma oluşturdular ve Lâtin Kıbrıs Krallığı’yla ticaret anlaşması yaptılar.
I. İzzettin Keykavus’tan sonra yerine kardeşi I. Alâeddin Keykûbat geçti. Bu sultan, Anadolu Selçuklu Devleti’ne en parlak dönemini yaşatmıştır.
I. Alâeddin Keykûbat, Uzak-Doğu’dan gelebilecek Moğol tehkilelerine karşı ülkenin belli başlı şehirlerinin kale ve surlarını tamir ettirdi.
Akdeniz’in önemli bir limanı olan Alanya’yı aldı. Bir ticaret şehri olan Kırım’ın Soğdak kentini de aldı. Böylece Karadeniz ticaret yollarını ele geçirdi.
Döneminde ülke refaha kavuştu, sanata, bilime, mimarîye önem verildi.
I. Alâeddin Keykûbat’ın ölümünden sonra ülkenin başına 14 yaşındaki oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev geçti. Zayıf iradeli olan bu sultan, Sadettin Köpek adlı bir beyin etkisinde kalarak çok değerli komutanları ve devlet adamlarını öldürttü.
Bu arada Moğollar, Baycu Noyan komutasındaki bir Moğol ordusuyla 1242’de Erzurum’u aldı. 19 yaşında olan II. Gıyaseddin Keyhusrev, 80.000 kişilik ordusuyla Kösedağ denilen yerde Moğollarla karşılaştı (1243). Selçuklular yenildiler. Moğollar, Sivas, Kayseri ve Erzincan’ı aldılar.
Moğollar, Anadolu Selçuklu Devleti’ne hâkim olmuşlar, istedikleri gibi yönetiyorlardı. İstediklerini sultan yapıyorlar, istediklerini öldürtüyorlardı. Halk arasında huzursuzluk artmıştı. Selçuklu beyleri, Mısır’daki Memlûklar Devleti’nden yardım istediler. Memlûk Sultanı Baybars, ordusuyla birlikte Anadolu’ya geldi. Elbistan’da Moğol ordusunu bozguna uğrattı. Moğollardan korkan Selçuklu beyleri Baybars’ı yalnız bıraktılar. O da geri döndü.
Bundan sonra Moğol baskısı daha çok arttı. 1335’te Moğol İlhanlı Devleti’nin yıkılışına dek Moğol hâkimiyetinde kaldı.
Kararlı mücadeleleriyle Bizans’ı Anadolu Türkleri için tehlike olmaktan çıkardılar ve etkisiz hâle getirdiler. Hem Anadolu’yu hem de tüm İslâm âlemini korudular. Haçlı seferlerinde İslâm’a ve müslümanlara yapılacak zulme engel oldular.
Halkın ekonomik refahının yükselmesini sağladılar.
Büyük Selçuklu Devleti, eski Türk ve İslâm geleneğine dayanan kurumlar meydana getirmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti de kültür ve medeniyet yönünden bu devletin bir devamı sayılır.
Devletin sınırları içinde bulunan, Ermeni ve Rum gibi Müslüman olmayan azınlıklara da aynı şekilde adaletli davranılıyordu. Kendi yöneticilerinden göremedikleri adaleti Türk hükümdarlarından göreceğini bilen azınlıklar Türk tebaasına geçmek istiyorlardı.
Anadolu Selçuklu sultanlarının aldığı tedbirler sayesinde ticaret gelişti. Ticaret amacıyla yollar ve bu yollarda tacirlerin ve yolcuların dinlenmeleri için, kervansaraylar ve hanlar yapıldı. Yol güvenliği sağlandı. Tacirlerin malları ve canları devlet tarafından güvenlik altına alındı. Ticareti geliştirmek amacıyla Karadeniz ve Akdeniz kıyılarına yeni limanlar yapıldı. Yeni şehirler kuruldu. Anadolu’da lonca teşkilatı kurularak iş hayatı denetim altına alındı.
Bu devirde Mevlâna Celaleddin-î Rûmî, Muhyiddin İbn-ül Arabî, Yunus Emre -kaddesallahu esrarahüm- gibi çok büyük şahsiyetler yetişmiş, İslâm ahlâk ve adabını yaşamış ve yaşatmışlar, mühim eserler bırakmışlardır.