Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
NE İDİK, NE OLDUK! - Endülüs Emevî Devleti - Ömer Öngüt
Endülüs Emevî Devleti
NE İDİK, NE OLDUK!
Dizi Yazı - Ne İdik, Ne Olduk
1 Şubat 2004

 

NE İDİK, NE OLDUK!

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ (756-1031)

 

Emevi devletinin yıkılmasından sonra bütün Emevi ailesinin yakalanıp öldürüldüğü sırada kaçmayı başaran Hişam’ın torunu ve Muâviye’nin oğlu Abdurrahman, Filistin, Mısır yoluyla Kuzey Afrika’ya geldi. Sonra Endülüs’teki olayları takip etmeye başladı. Endülüs’e çıktı. Kabileler arasındaki rekabetten de faydalanarak Vali Yusuf bin Abdurrahman el-Fihri’yi yendi ve 756’da Kurtuba merkez olmak üzere Emevi devletini kurdu.

Süratle siyasi birliği sağlamaya çalıştı. Müstakil yaşamak isteyen kabileleri itaat altına aldı. İsyanları teşvik eden Frank, Navar, Lion krallarının gücünü kırdığı gibi doğu bölgesindeki Arap reislerinin, Frank kralı Şarlman’ın bizzat yardımı ile başlattığı hareketi de bastırdı. 33 yıl süren bir saltanattan sonra 788’de vefat etti.

 

Endülüs’te Hayat:

III. Abdurrahman devrinden itibaren iç ve dış karışıklıkları bertaraf eden Endülüs’lü müslümanlar, bu tarihten itibaren ilim, fen ve sanatlar bakımından en parlak devrini yaşamıştır. Kurtuba şehri, doğudaki Bağdat gibi en muhteşem şehirlerden birisi idi. Müslümanların idaresinde Kurtuba, Avrupa’nın en zengin ve nüfus bakımından da en kalabalık şehri haline gelmişti. Kütüphanesi, pek çok cami, medrese, mektep, saray ve köşkleri bulunduğu gibi, yolları da taşlarla kaplanmıştı. Yollar, geceleri iki kenardaki evlere asılan sokak lambalarıyla aydınlatılıyordu. Değil bu tarihte bundan 700 yıl sonra bile Londra’da bir tek sokak lambası yoktu. Avrupalılarca hamama girip yıkanmanın, barbarlık sayıldığı devirlerde, müslümanlar çok rahat ve temiz hamamlarda yıkanıyorlardı. Çevredeki hıristiyan krallıklar, sanatkâr, terzi, boyacı ve tabip ihtiyaçlarını Kurtuba’dan karşılarlardı.

III. Abdurrahman’ın Medinet’uz-Zehra adıyla yaptırdığı şehir yapıları, bağları, bahçeleri, sarayları ile muazzam bir abide idi.

II. Hakem devri, İspanya’nın ilim bakımından en ileri olduğu bir devirdir. III. Abdurrahman tarafından kurulan Kurtuba medresesinde daha o devirde parasız eğitim yapılmaktaydı. Devrin büyük âlimleri bu medreselerde ders veriyordu. Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden öğrenciler gelip, bu medreselerde okuyorlardı. Daha sonraları Endülüs müslümanlarının meydana getirdiği ilim ve tefekkür, Avrupa’ya da yansımıştı. Tarihçiler bu durumu Rönesansı meydana getiren sebeplerden saymışlardır. Kurtuba, Sevil, Malaga ve Gırnata’da kurulu medreseler, daha pek çok ilim adamı yetiştirmiş, şark ilmini Avrupa’ya işleyerek, geliştirerek, yücelterek aktaran bir köprü olmuştur.

Müslümanlar, İspanya’yı 710 yılında fethe başlamışlar 756’da Endülüs Emevi Devleti’ni kurmuşlar, burada Avrupa’nın gözünü kamaştıran büyük bir İslâm medeniyeti tesis etmişlerdir. Ancak müslümanlar arasındaki ayrılık, şahsi ihtiras, ileriyi görememe, düşmanlarını tanıyamama, birlik içinde yaşamayı bilememe gibi sebepler yüzünden III. Abdurrahman ve II. Hakem’in zirveye çıkardığı muhteşem medeniyet ve büyük devlet dağılıp yıkılmak mecburiyetinde kalmıştır. (1031) İhtiras içinde olan emirler, ayrı devletçikler halinde yaşamış, birbirlerini yerken, Hıristiyan devletler de onları yenmiş, müslümanların oturduğu şehirlerde hiçbir müslüman bırakılmamıştır.

 

Selâhaddin Eyyûbî ve Eyyûbiler (1173):

1173 yılından 1252 yılına kadar Mısır ve Suriye’de hüküm süren Eyyûbîler’in kurucusu Selâhaddin Eyyûbîdir.

Ortaçağın en büyük İslâm kumandanlarından olan Selâhaddin Eyyûbî İslâm tarihinin en büyük kumandanlarından birisidir.

1169 yılında Mısır sultanı oldu. 1173 yılında Eyyûbi devletinin kurucusu olarak tahta çıktı. Mısır’da şiîliğin bütün izlerini yok etti. Ehl-i sünnet mezhebini tekrar kurdu. Bir daha şiîliğe dönülmemesi için çok akıllıca tedbirler aldı. Bu işi yumuşaklıkla ve büyük maharetle yaptı, hiç bir sertlik göstermedi.

Sudan, Suriye, Hicaz, Yemen ve civar memleketlerde hakimiyetini kurdu. Dünyanın en büyük ve en kudretli hükümdarlarından birisi haline geldi.

Hayatının onbir yıllık kısmını, Suriye ve Filistin’de haçlılarla mücadele ile geçirdi.

1186 yılında büyük haçlı ordusunu imha ederek, ortaçağın en büyük muharebelerinden birini kazandı, Kudüs yolunu açtı.

88 yıldır Hırıstiyan hakimiyetinde bulunan ve müslümanların üçüncü kutsal şehri olan Kudüs-ü şerif’i Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- den sonra ikinci olarak fethetti. Kısa bir zamanda bütün Filistin’den haçlıları kovdu.


  Önceki Sonraki