Sözleri aydınlık, mefhûmu anber, mânâsı ıtır kokan, yazılış tarzı vakarlı olan dostluk ve sevgi dolu mektubunuzu aldım. Çok acele açarak okudum. Okudukça neşelendim. Sanki saâdet hazinesini buldum. Mutluluk mücevherini yakaladım. Onu canıma izzet, ruhuma saffet kıldım.
“Ne mübarek bir seher vakti, ne kutlu bir gece ki
O kadir gecesinde benim taze beratımı verdiler.”
Kaleminiz var olsun, etrafa misk kokularıyla anber saçsın, âmin.
Mevlânâ, ‘Bilinen bir şükür nimeti karşılar.’
Bu gerçekten hareketle dostluk ve sevgi hazineniz sayesinde şeref bulup değersiz eserimizin takdiri ve tanıtılması hususunda söylenilen mücevher gibi sözlerin karşılığında gerekli teşekkürü ifâ edebilmek yüce zâtınız gibi faziletli bir edip, şerefli ve kâmil bir kişinin gücüne bağlı bulunduğundan böylesine kudsî bir vazifeden boynumu kurtarabilmek için cidden af ve merhametinize muhtacım.
Ancak şükür, duâ ve senâ mânâsına geldiği için “İhsân edilenin ihsân eden için yaptığı duâ reddolunmaz.” Hadisine güvenerek iki dünya saâdetine ermeniz ve Seyyid’ül-Kevneyn Efendimiz’in teveccühünü üzerinize çekmeye nâil olabilmeniz için gece ve gündüzleri alnımı yere bağlayarak niyazda bulunacağıma söz vererek teşekkürlerimin arzı ile sözlerime son veririm.
Bu hususta ve herhalde lütf ve şefkat, rıfk, merhamet ve kerem, Efendim Hazretlerinindir.