Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Küresel Hakimiyet Gayretlerinin Dini Boyutu Ve Büyük Amerikan Tehlikesi - Ömer Öngüt
Küresel Hakimiyet Gayretlerinin Dini Boyutu Ve Büyük Amerikan Tehlikesi
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Temmuz 2003

 

Küresel Hakimiyet Gayretlerinin Dini Boyutu ve
Büyük Amerikan Tehlikesi

 

“Türkiye'nin, İslâm Dünyası'nın ve hatta bütün dünyanın başındaki en büyük tehlike nedir?” diye sorulsa hiç tereddüt edilmeden “ABD” diye cevap verilebilir.

Geçmişteki zalim hükümdarlardan farklı olarak ABD sistem olarak bütünüyle bir tehdit haline gelmiştir. Yönetimi elinde bulunduran "yenimuhafazakar" eski liberal yahudilerden dünyanın ekonomik, finansal ve tarımsal sektörlerini ele geçirmeye çalışan küresel tekelcilere; Hazret-i İsa'nın gelmesi için İsrail'in vaat edilmiş toprakları ele geçirmesi gerektiğine ve armagedon'un (çok büyük bir dünya savaşı) zamanının geldiğine inanan fundamentalist hıristiyan tarikatlardan bunların üyesi milyonlarca Amerika'lıya; öncelikle kendi halkına ve sonra bütün dünyaya semboller arkasına gizlenmiş düşmanlıklar, ahlaksızlıklar yaymaya çalışan filim ve tv endüstrisinden psikolojik harp yöntemlerine; ilkel ihtiraslarını dizginlemek için hiçbir gayret göstermeyen yönetici elitten bu elite ihtiraslarına kavuşabilmeleri için illegal yöntemlere başvurmayı tavsiye eden kanaat önderlerine; bu illegal yöntemlerin alenen uygulanması için araç haline getirilen muazzam silah ve asker gücünden insanları robot köleler yapmaya çalışan genetik, biyolojik, tıbbi bilim sektörlerine kadar hemen her şeyiyle ABD dünya için, insanlık için çok büyük bir tehdittir.

Bu büyük başbelasını daha da tehlikeli hale getiren durum ise Amerikan elitinin bütün bu icraatı -mistik bir cezbe ile- dini inançlarının bir gereği olarak yaptıklarına inanmalarıdır.

 

Amerikan Zihniyetinin
Teolojik (Dini) Arka Planı:

21. yüzyıl ilginç ve hikmetli bir şekilde mistik ve teolojik bir arka planda şekillenmektedir. Sapkınlık derecesine varan inanç ve zihniyetlerin sadece terör örgütlerinde değil, devlet yönetimlerinde dahi söz sahibi olması büyük tehlikeler arzetmektedir. Derya Sazak’ın tesbitlerni okuyalım:

"Olaya bizzat tanıklık eden kişiyle dostluğumuz olmasa Irak savaşı öncesinde Türkiye'ye gelen 'Amerikalı ziyaretçi'nin anlattıklarına 11 Eylül'den bu yana ortaya atılan pek çok 'komplo senaryosu'nun bir yenisi diye bakıp geçerdik.

Bağdat'a hava saldırısı başlamadan önce 'Bush yönetiminin Irak'ta ne yapmak istediğini' anlatmak üzere Türkiye'de temaslarda bulunan ABD'li uzman, kendisine eşlik eden diplomatların da hayret dolu bakışları altında kartvizitini uzatıyor:

'Post - tyranny expert'

Amerikalı uzman, Pentagon'daki bağlantılarını anlatıp 'diktatörlük sonrası yapılanma' diye tanımladığı görevi çerçevesinde 'Başkan'ın Irak misyonu'nu açıklıyor.

Ziyaretçi savaşın kısa sürede biteceğini savunduktan sonra dünyanın terörden arındırmanın Başkan Bush'a verilen 'ilahi bir misyon' olduğunu anlatmaya başlıyor.

Etrafta Amerikalı diplomatlar olmasa, bu konuşmayı yapan kişinin 'aklından zoru olduğunu' düşünmek mümkün. Ya da Bush'un dünyaya çekidüzen verme isteğini 'Tanrının bir buyruğu' gibi gördüğüne ilişkin yayınlardan etkilenmiş bir kişinin geyiği diye algılamak da olası.

Ancak Washington'dan gelen ziyaretçi 'think tank'leri dolaşarak bunu söylüyorsa işin ciddi bir tarafı olduğu pekala düşünülebilir.

Irak savaşına kuşku verici 'teolojik boyut' da ekleniyor.

…Amerikalı uzmanın Türkiye temaslarında anlattığı 'Post - Saddam' senaryosundaki teolojik boyutla 11 Eylül ve Bush'u yönetime getiren fundamentalist Protestanların inançları birlikte yorumlandığında akla şu soru geliyor:

'Dinlerin beşiği Ortadoğu'daki yeniden yapılanma İsa geri dönecek inancıyla yapılan bir temizlik harekatı olmasın?'

Bush ne düşünüyor bilmiyoruz ama onun adına konuşanlar Başkan'ın 'ilahi misyonu'na inanıyor!..." (Derya Sazak, Milliyet, 14 Nisan)

 

Küresel Hakimiyet
Gayretlerinin Dini Boyutu:

“...Gerek Ortadoğu’da yaşananları gerek küresel düzeyde bizi bekleyen tehlikeleri iyi tahlil edebilmek için özelde İsrail genelde dünya yahudilerinin niyetlerini ve emellerini iyi tahlil etmek icap etmektedir. Bu tahlilde bize en büyük yardımı dini kaynaklar yapacaktır. Nitekim yahudilerin kendi tarihlerini tanımlarken tamamen dini kaynaklara dayanmaları, ülkelerini kendilerine tanrı tarafından “Vâdedilmiş Topraklar” olarak telakki etmeleri sebebiyle Ortadoğu siyaseti konuşulurken dini boyut ister istemez öne çıkmaktadır.

Resulullah Aleyhisselâm Hadis-i şerif’lerinde kıyamete yakın bir zamanda büyük harplerin olacağını, müslümanlar büyük sıkıntı içinde iken Hazret-i Allah’ın Hazret-i Mehdi’yi ve İsa Aleyhisselâm’ı göndereceğini ve büyük harplerden sonra Hazret-i Mehdi’nin bütün dünyaya hakim olacağını haber vermişlerdir.

Kıyamet gününden önce yaşanacak büyük ve kanlı savaş Hıristiyan dünyasında Armagedon (Armageddon) diye bilinir.

Tevrat’ta da kıyametten önce Mesih’e tabi olan inananlar ile kâfirler arasında büyük bir savaş yaşanacağı, inananların büyük kayıplar vereceği ancak savaşı kazanacakları haber verilmiştir.

Haliyle Hıristiyanlar ve Yahudiler bu haberleri kendilerine yontmaktadırlar. Ancak Adem Aleyhisselâm’dan beri din İslâm olduğu için Hazret-i İsa ve Hazret-i Musa Aleyhimüsselâm’ın haber verdiği inananlar bugünün müslümanlarıdır.

Müslümanların küresel hakimiyeti kendi zorlama ve gayretleri ile gelen bir durum değil, şartların ve hiçbir insani değer tanımayan hegemonyacıların icraatlarının tabii bir sonucudur.” (Hakikat, Mayıs 2002, sh: 41)

 

Dünya Hakimiyeti İnancında
Müslümanlar ile Hıristiyan ve Yahudiler
Arasındaki En Önemli Fark:

Yukarıda da belirttiğimiz ve aşağıda da okuyacağınız üzere Hıristiyanlar ve yahudiler bu büyük savaş ve kıyımları beklemekten öte tetiklemeye gayret etmekte, hatta bu uğurda nükleer bir savaşı bile göze almış bulunmaktadır. Müslümanlar bu savaşın mağdurlarıdır. Zaten böyle bir savaşı istemek için ne siyasi ne de askeri bir güce sahiptirler. (Bu inançta hırıstiyan dünyasında en önde giden Amerikan Evanjeliklerinin bu tür bir itikatla ortaya çıkmalarında şüphesiz yahudi katkısı bulunmaktadır. Çünkü tarih boyunca yahudiler daima diğer ülkelerin savaşmasından kendileri için bir menfaat ummuş ve bulmuşlardır. Bu sefer göstere göstere milyarlarca insanın ölümüne sebep olacakları için bütün dünya milletlerinin nefreti ile karşı karşıya kalacaklar ve nihayetinde tarih sahnesinden silinip gideceklerdir.)

Grace Hallsell isimli Amerikalı yazar “Tanrıyı Kıyamete Zorlamak” ismini koyduğu kitabında kendi dindaşlarının bu sapkın düşüncelerine ait onlarca örnek veriyor:

“Amerika’da yeni bir dini mezhep var. ‘Çılgınlar’ denen kişilerden değil, yerleşik, orta ile orta-üstü sınıfa mensup Amerikalılardan oluşuyor. ...Tek bir hedefleri var: Kendilerini zahmetsizce, Armagedon savaşını ve Dünya Gezegeninin yok oluşunu izleyecekleri yere, yani semaya yükseltmesi için Tanrı’nın elini çabuk tutmasını sağlamak. ...Bugün Hıristiyanlık içinde en hızlı gelişen dini hareket budur.“ (Dale Crowley Jr., dini yayıncı. Washington D.C.)

“Aşikar ki, Eski Ahit’teki eski peygamberlerinize ve Armagedon’la ilgili önceden haber verilmiş alametlere geri dönüp baktığımızda, acaba olacakları görecek nesil biz miyiz diye merak ediyorum... İnanın bana, (bu kehanetler) açık bir şekilde yaşamakta olduğumuz şu günleri tasvir ediyor.” (Başkan Reagan, 1983’te Amerika-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’nden Tom Dine ile yaptığı bir söyleşiden)

“Akron Üniversitesi tarafından yapılan 1996 tarihli Din ve Siyaset Anketi, Hıristiyan yetişkinlerin % 31’inin, dünyanın bir Armagedon savaşında son bulacağı inancına katıldığını veya buna kuvvetle inandığını ortaya koymaktadır. Bu durum 62 milyon Amerikalının sözkonusu inanç sistemini kabul ettiği anlamına gelmektedir.” (Akron Üniversitesi profesörü John Green)

“Düşünün bir kere! En az 200 milyon Doğulu asker ve bir ondan fazlası da Batılı... Yeniden Dirilmiş Roma İmparatorluğu (Batı Avrupa)! İsa Mesih, kendi şehri Kudüs’ü harap edenlere vuracak. Daha sonra Megiddo veya Armagedon vadisinde toplanmış ordularla savaşacak. Kudüs’ten başlayarak akan kanın 200 mil uzunluğunda ve atların başı seviyesinde olacak olması kimseyi şaşırtmasın...

Bu inanılmaz gibi görünüyor. ...Ancak, o gün Tanrı insanın doğasının kendisini bütünüyle dışa vurmasına izin verecek. Dünyanın bütün şehirleri -Londra, Paris, Tokyo, New York, Los Angeles, Chicago- yok olup, haritadan silinecek.” (Yazar Hal Lindsey)

“Bir ülkenin bütün hedefleri toplu bir Cruise füzesi saldırısıyla aynı anda vurulabilmektedir. Bu modern savaş alanında büyük bir gelişmedir, tam da felaketin gerektirdiği zamanda.” (Leon Bates, Yeniden Dirilme projesi)

“Türbülasyon, Holokost’tan daha yıkıcı bir musibet olacak... Tanrı’nın inkarcı bir dünyadan aldığı öç olacak bu Türbülasyon İsrail uğruna olacak.” (McLean papazı, Verginia, Kitab-ı Mukaddes Kilisesi)

“Felaket esnasında bir nükleer savaşın olacağını Kitab-ı Mukaddes bize gayet açık bir şekilde haber vermektedir. İnsanlığın 1/3’ü ateş, duman ve kükürtten dolayı yok olacak. ...Kim? İsrail’e karşı yürüyen Kuzey ordusu -Rus ordusu-. ...O yüzden, Eski ve Yeni Ahit bir nükleer soykırımın olacağı görüşünde birleşirler.” (Jack Van Impe, Evanjelist TV Vaizi)

“1948’de İsrail’in kurulması, ‘Yahudilerin yüzyıllar önce sürgün edildikleri yerden sonunda İncil’de sözü geçen yere tekrar döndüğü’ anlamına gelmektedir... İsrail devletinin kurulması İncil kehanetinin gerçekleşmesidir, yahud özü bu olaydır.” (Eski ABD Başkanı Jimmy Carter)

“Bir Hıristiyan olarak Yahudilerin Kutsal Topraklara dönmesini ...mesihçi devrin gelişinin bir işareti olarak görüyorum.” (Eski senatör Mark Hatfield)

“2000 yıldan fazla bir süredir, Kudüs’ün ilk defa Yahudilerin eline geçmesi, İncil şakirtlerine bir sevinç veriyor ve İncil’in doğruluğu ve geçerliliğine olan inançlarını tazeliyor.” (L. Nelson Bell, 1967, editör, Günümüzde Hıristiyanlık, İsrail’in Kudüs’ü ele geçirmesi üzerine)

 

ABD ve Deccal:

ABD kendi gücüne tapan, kendisini ilahlaştıran, tanrılaştıran hastalıklı bir ruh haline sahiptir. Kendisine inanan ve teslim olanları ödüllendiren, kendisine inanmayan ve teslim olmayanları cezalandırmaya çalışan halet-i ruhiyesi adeta Deccal'i hatırlatmaktadır.

Hadis-i şerif'te Deccal'in icraatları şöyle tarif edilmiştir:

"Bir topluluğun yanından geçer, onları kendisinin rableri olduğuna inanmaya davet eder. Onlar da ona iman ve icâbet ederler. Bunun üzerine Deccâl göğe yağmur yağdırmasını emreder, yağmur yağar. Toprağa emreder, otlar, çayırlar biter. Hayvanlar da merâdan fevkalâde besili ve sütlü olarak dönerler.

Sonra Deccâl başka bir topluluğa gelir, onları da kendisinin rab olduğuna inanmaya davet eder. Lâkin onlar bu daveti reddederler. Tevhid dininde sebat ederler, o da onlardan ayrılır. O topluluktan yağmur kesilir, otlar kurur. Mal namına ellerinde hiçbir şey kalmaz." (Müslim)

Bir Hadis-i şerif'te de şöyle buyuruluyor:

"Taylesan elbiseleri giyinmiş yetmişbin İsfahan yahudisi Deccal'in emrine girecektir." (Müslim)

Muhterem Ömer Öngüt'ün bu Hadis-i şerif'i naklederken yaptığı ifşaat Deccal ile ABD arasındaki irtibatı da göstermektedir:

“Deccal Amerika'dan geldiği zaman, Yahudiler ona tâbi olacaklar ve ondan sonra Arabistan üzerine yürüyecek.” (İnsan Dünya ve Ahiret, sh: 175, Hakikat Yayıncılık)

Amerikalıların ya bizdensiniz ya da değilsiniz söylemleri, Bush ve diğerlerinin Ladin ve Saddam gibileri tanımlarken sık sık dini terimler (şeytan gibi) kullanarak aşağılamaları, Türkiye gibi ülkeleri defterden silerken kullandıkları dil hep bu teolojik (dini) arka planın tezahürüdür. Türkiye’den özür talep etmeleri de adeta günahkar bir kimsenin ancak tövbe ederek hatalarını affettirebileceği inancından gelmektedir. Zira ilahi bir misyonla hareket ettiğini düşünenlere karşı gelmek, aynı zamanda ilahi güçlere karşı gelmektir. Amerikan yönetimindeki inanç budur.

Amerikan gücüne taparcasına teslimiyeti tavsiye edenler ya da Amerika ile işbirliği yapanlar adeta Deccal’e iman etmiş nasipsizler gibidir.

 

Bu Büyük Tehlikeyi Görelim:

Bütün bu hakikatleri ortaya koyarken kuru bir kin ve nefret aşılamak gibi bir gayemiz yok. Bu konuda daha önce şunları yazmıştık:

“Bütün terör örgütlerinin inanç temelinde kin ve nefret vardır. Dinsiz örgütlerde dahi kin ve nefret sabah akşam tapılan bir put mesabesindedir. Düşman bellenen ülke ve devletler insan unsurundan soyutlanmış, kötülüğün simgesi “kavramsal birer inanç düsturu” haline dönüşmüşlerdir.

İnsanların ve devletlerin mücadele etmek zorunda oldukları düşmanları elbette vardır. Ancak düşmanlığın bir ideoloji, bir din haline dönüştürülmesi tamiri mümkün olmayan tahribatlara sebep olur. Böyle bir zihniyetin hakim olduğu devletler uluslararası arenada hareket kabiliyetlerini yitirirler.” (Hakikat, Ekim 2001, sh: 36)

Fakat bu büyük Amerikan tehlikesini de görmek ve birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmek zorundayız. Türkiye’nin tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü bir orduya ihtiyacı var.


  Önceki Sonraki