1355 yılında Buhâra’da doğan Muhammed Pârisâ -kuddise sırruh- Hazretleri, Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretleri’nin en meşhur talebelerindendir.
Medrese tahsilini tamamlayıp, yaşadığı devrin ileri gelen âlimlerinden Fıkıh ve Hadis dersleri alarak, zâhirî ilimlerde yüksek bir seviyeye ulaştı. Onun bâtın ilimleri sahasındaki istidadını sezen Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretleri: “Bizim varlığımızdan murad, Muhammed Pârisâ’nın yetişip ortaya çıkmasıdır.” buyurarak, onu tasarruf ve terbiyesi altına aldı. Hazret, Şeyh’in himmet ve tasarrufu sayesinde, onun eliyle öylesine yüksek derecelere ulaştı ki, Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretleri nihayetinde kendisine; “Bana her ne ulaşmışsa, ne elde etmişsem, bu emanetlerin hepsini sana verdim.” buyurdu.
Hâce Muhammed Pârisâ -kuddise sırruh- Hazretleri hayatı boyunca iki defa hacca gitmiş, 1419 senesine rastlayan ikinci haccı yaptığı son hacc olmuş ve burada şiddetli bir hastalığa yakalanarak ebedî âleme göç etmiştir. Mübârek cesedi Medine-i münevvere’de medfun bulunmaktadır.
“Nevâdirü’l-Usûl” başta olmak üzere, Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin pek çok eserinden istifade eden ve bu etki kitaplarında da açıkça müşâhade edilen Hazret’in, başlıca eserleri; “Risâle-i Kudsiyye”, “Tuhfetü’s-Sâlikîn”, “Tahkîkat”, “Faslu’l-Hitab fi’l-Muhâdarât” ve “Menâkıb-ı Bahaüddîn Nakşibend”dir.
Ayrıca Muhyiddîn-i İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin “Fusûsu’l-Hikem”ine de bir şerh yazmıştır.
Muhammed Pârisâ -kuddise sırruh- Hazretleri “Faslu’l-Hitab” isimli eserinin “Muhammedî Kutuplar” adını taşıyan son bölümünde, ümmetin iki Hâtem’inin diğer kutuplara nisbetle ayrı bir ferdî üstünlük taşıdığını beyan ederek şöyle buyurmuştur:
“Bu ümmetin kutupları on ikidir, şu gördüğünüz âlemin burçları da on ikidir. Müfred (makâmında tek) olanlar çoktur, zaman boyunca devam ederler. İki Hatm de onlardandır.
Kutuplar içinde Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in kalbi üzre olan yoktur. Hatm de bunlar içindedir, yani Hâtemü’l-evliyâ-i has da bunlara dahildir.” (Faslu’l-Hitab Tercümesi; s. 584, trc: A. Hüsrevoğlu)