Yâsin Sûre-i Şerif’i; Muhtevâsından Mekke döneminin ortalarında veya sonlarına doğru nâzil olduğu anlaşılan bu mübarek sûre-i celile; seksen üç Âyet-i kerime’dir.
“Yâsin” kelimesi ile başladığı için kendisine bu isim verilmiş olup, bu iki harf aynı zamanda anahtar durumundadır.
Okuyanların kalplerini nûrlandırdığı için kendisine “Kalb’ül-Kur’an” adı verilmiştir.
Yâsin sûre-i şerif’i iman esaslarının ana prensiplerini, nübüvvet, dâvet şekli, geçmiş ümmetlerin durumları, tevhidin ispatı, kıyamet alâmetleri, haşir ve tekrar dirilme gibi mühim meseleleri anlatıp açıklamaktadır.
•
Mülk Sûre-i Şerif’i; Tamamı Mekke döneminde nâzil olan bu mübarek Sûre-i celîle; otuz Âyet-i kerime’dir.
Birinci Âyet-i kerime’de Allah-u Teâlâ’nın mülk ve saltanatından, bütün mülkün O’nun kudret elinde bulunduğundan ve mülkünde mutlak tasarruf sahibi olduğundan bahsetmekte ve böylece “Mülk” kelimesi bu Sûre-i şerif’e isim olmaktadır.
Bu Sûre-i şerif’e ayrıca “Koruyucu” mânâsına gelen “Vâkiye” ve “Kurtarıcı” mânâsına gelen “Münciye” isimleri de verilmiştir. Çünkü bu Sûre-i şerif, kendisini okuyanı kabir azabından kurtarır.
Bu mübarek sûre-i şerif; mülk ve saltanatın Allah-u Teâlâ’nın kudret elinde olduğunu ve yarattığı varlıkları ilâhî murakabası, kontrolü altında tuttuğunu açıklayarak başlamaktadır.