Hazret-i Allah zâhirî ilimlerin öğrenilmesi için yeryüzünden âlimleri eksik etmediği gibi, bâtınî ilimleri öğretmek için de tasavvuf ehlini eksik etmemiştir.
Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve ihsanı, sadece ilk devirlerde bulunan müslümanlara mahsus değildir. Her devirde ilâhi ahkâma tabi olan bütün müslümanların bu gibi ilâhi inayetlerden istifade edecekleri açık bir gerçektir.
Hiç şüphe yok ki bu efdâl ümmet içinde, yağmurun toprağa düşmesi ile ölü toprağın nebat fışkırttığı gibi Hakk’ın izni ile ölmüş kalpleri diriltenler de mevcuttur. Bütün engel ve güçlüklere rağmen, yalnız Allah için mücahede ve mücadele etmektedirler.
Dini, bütün tazeliği ile ayakta tutan onlardır. Her devirde etraf ve muhitlerine nûr saçmışlar, insan yetiştirmişler, yol gösterici eserler vermişlerdir. Emin adımlarla gayelerine doğru ağır ağır ilerlemektedirler. Hazret-i Allah’ı tercih edenler bunlardır. Hazret-i Allah’ın da tercih ettiği bunlardır.
Onlar ki kendi mutluluklarını, mutsuz ve umutsuz insanlara umut, huzur ve teselli aşılamakta aramış ve bulmuşlar, mum gibi kendilerini eriterek etraflarını aydınlatmışlardır.
Muhterem müellifin 30 Eylül 1990 tarihinde Hakikat Vakfı’nda yapmaya başladıkları ilim deryası sohbetleri değişik eserlerinde okuyucuların da istifadesine arzedilmiştir. Bu kitapçıkta dokuz, on ve onbirinci sohbet ile kendilerinin “Vasiyet Sohbeti” ismini verdikleri sohbetleri bulunmaktadır.
Muhterem müellifin başlatmış oldukları bu sohbetler sevenleri tarafından vefatlarından sonra da hâlen devam ettirilmektedir.