Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
SÜLEYMANCILARIN İÇYÜZÜ - Ömer Öngüt Görüşleri Sözleri Kitapları Düşünceleri Yazıları Eserleri
Cep Kitapları
SÜLEYMANCILARIN İÇYÜZÜ
'Fırka fırka olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra O, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.' (En’am: 159)

Süleymancı Kadir Mısıroğlu

Süleymancı Kadir Mısıroğlu


Kadir Mısıroğlu Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’ne iftiraname dizerken, konuşmalarında ve kitabında ağzına geleni söylediği grupları dahi müdafaa ediyor. Kitabında Fetullah Gülen hakkında sayfalarca tenkit yazdığı halde, Muhterem Ömer Öngüt’ün “Küfrü Hoş Gören Narcıların İçyüzü” isimli eserinin kapağını koyup altına “Ömer Öngüt’ün iftiranâmelerinden diğer birinin kapağı” diye yazıyor.

Bu adam bu kadar iki yüzlü, bu kadar tenâkuzlarla dolu bir adamdır.

Kendisini her şeyden büyük gören bir kibirle konuşup yazıyor ancak dikkat edilirse Süleymancıların hiçbir şeyini eleştirmiyor. Her şeylerini müdafa ediyor. Süleymancıların fâiz yemesini, bazı Avrupa şehirlerinde namazı üç vakte indirmelerini, her şeylerini müdafa ediyor. Bunun buradan Süleymancı olduğu anlaşılıyor. “Kemal Kacar’ın iman ve istikamet sahibi olduğuna şahidim.” diyor.

Biz de bunun “Süleymancı” olduğuna şahidiz.

Kemal Kacar’ın “Faiz alınabilir.” sözüne “Gayr-i müslimlerden aldığı faiz hakkındadır.” diye kılıf uyduruyor.

Halbuki Kemal Kacar Tercüman gazetesindeki röportajında “Bankadan faiz alabilir misiniz?” şeklindeki soruya aynen şöyle cevap vermiştir:

“Elbette, çünkü banka bir müessesedir, bu müessese elbette müslüman olamaz.” (Tercüman, 7.12.1989)

Minareyi çalan kılıfını hazırlar.

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri ise elinizdeki bu “Süleymancıların İçyüzü” isimli eserininin 182-191. sayfaları arasında bunların bu küfürlerine bir bir cevap vermiştir.

Hülâsa olarak tekrar alıyoruz:

“Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime’lerinde fâizi şiddetle yasaklamıştır:

“Fâizi yemeyiniz!” (Âl-i İmran: 130)

“Fâiz yiyenler ‘Fâiz ticaret gibidir’ dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmış gibi ihtiyaçlar içinde kalkacaklardır.

Oysa Allah alış-verişi helâl, fâizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir ve fâizcilikten vazgeçerse, geçmiş günahları kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah’a aittir.

Kim de tekrar fâize dönerse onlar cehennemliktirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah fâizle kazanılanı eksiltir, bereketini tamamen giderir. Sadakası verilen malları ise artırır. Allah küfrân-ı nimette bulunan günahkâr hiç kimseyi sevmez.” (Bakara: 275-276)

“Ey iman edenler! Allah’tan sakınınız. Eğer imanınızda gerçek iseniz, fâizden arta kalanı bırakın almayın. Yok eğer fâizi terketmezseniz, bunun Allah’a ve Peygamber’ine açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer fâiz almaktan tevbe ederseniz, ana paranız yine sizindir. Böylece ne kimseye haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Bakara: 278-279)

Fâizciler hakkında buyurulan hem lafzî hem de mânevî bu şiddetli tehditler, hemen hemen hiçbir tahrim âyetinde yer almış değildir.

Hazret-i Allah’a ve Resulü’ne harp ilân etmiş olan bu gibi kimseler en şiddetli bir dil ile lânetlenmişlerdir.

Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise fâizin her çeşidinin günahını otuzaltı zinâya eşit saymıştır.

Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:

“Allah fâizi yiyeni, yedireni, şahitlerini ve kâtibini lânetlemiştir.” (Tirmizi)

“Fâiz yiyenlerle zekât vermeyenleri cehennem ateşi ile müjdele.” (Münâvî)

Hazret-i Allah’ın hükmü bu. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in emri de bu. Onların kitabı başka mı?

Kemal Kacar bu Âyet-i kerime’leri inkâr ettiği için, otomatikman küfre kaymıştır. Kendisi küfre kaydığı gibi, ona tâbi olanlar da küfür batağına kaymıştır.

Sual: “Memleketimizin dâr-ül harp olduğunu söylüyor. Doğru mudur?”

Cevap: Hayır. Burası İslâm diyârı olduğu için dâr-ül harp olamaz. Helâli helâl, haramı haram bilmek gerekir. Kimse helâli haram, haramı helâl yapamaz.

Dar-ül harp demekle Kur’an-ı kerim’in hükmünü kaldırmak istiyorlar. ...” (Bkz. s. 185)

Sual: O halde memleketimiz Dar-ül İslâm mıdır?

Cevap: Dar-ül İslâm’dır denilebilmesi için ilâhi hükümlerle hükmetmek şarttır. Bir hükümet erkânı bu hükümleri değiştirmeye ve azınlıkta olan küfürü savunanları kaldırmaya gücü yetmezse Dar-ül İslâm’dır denilemez. O halde nedir? Dar-ül harptir denilemediği gibi Dar-ül İslâm’dır da denilemez.” (Bkz. s. 188)


  Önceki Sonraki 

İçindekiler