Tarih boyunca bu gibi tahrifatçılar ehl-i imanı celbetmek için daima suret-i hakk’tan görünmüşler, doğruların arasına yanlışları karıştırarak ortalığı bulandırmaya böylece kendi tahrifatlarını yapmaya çalışmışlardır.
Mısıroğlu da böyle ortalığı bulandırarak, karıştırarak maksadına ulaşmaya çalışıyor. Öteden beri her bir bölücünün yaptığı gibi; Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’ni başkaları tarafından kullanılan bir kimse gibi göstermeye çalışıyor, yalan söylüyor, iftira atıyor.
Bu yalanı, bu iftirayı öteden beri bu bölücüler yaymaya çalışırlar. Çünkü süleymancılar ve diğer din bölücüleri haklarındaki ilâhî hükümleri ortadan kaldırmak, değersiz kılmak isterler. Bunun için de Allah-u Teâlâ’nın hükmünü ortaya koyan, Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle konuşan bu Zât-ı âli’yi karalamaya çalışırlar. “Derin devletin adamı” diye yaftalamaya çalışırlar. Bu bir iftiradır, bu sahtekârların uydurduğu büyük bir yalandır.
2009 yılında Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’nin bizzat şahsına yönelik olarak hain bir tezgah kurulmuştu. Bu tezgâhın arkasındakiler bu Zât-ı âli’yi, gayr-i kanuni bir oluşum içinde imiş gibi göstererek yazdıkları yazılardan dolayı intikam almak istemişler, ona iftira atmışlardı. Kendilerinden olmayan, engel gördükleri, düşman belledikleri herkesi iftira ile sahte belge ve delillerle karalamaya çalışan din ve vatan hainleri Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’ne de iftira attılar.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri bu iftiralara kurucusu olduğu Hakikat Aylık İslâm Dergisi’nde hemen cevap verdiler. (Temmuz 2009 tarihli dergimizin kapağını aşağıda arzediyoruz.) İftira yayınları sebebiyle suç duyurularında bulundular, tekzip davaları açtılar. Kurulan kumpası gözler önüne serdiler. Bu hukuki mücadeleyi ve daha geniş izahları içeren “Hain Tezgâh” isimli kitapları da 2010 yılında yayınlandı.
Bu iftira sebebiyle Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- ve sevenleri hakkında savcılar gizli takibat ve dinlemeler yaptılar.
Bu iftirayı atanlar bu Zât-ı âli’ye ve yakınlarına yapılan bu zulme sebep oldular. Ancak hiçbir şey bulamadıkları için bizzat bu takibatı yapan savcılar tarafından 2013 yılında takipsizlik kararları verildi. (Karar örneğini aşağıdaki sayfalarımızda arzediyoruz.) Bu kararlar da Hakikat Aylık İslâm Dergisi’nin Şubat 2014 tarihli 245. sayısında tafsilatlı şekilde kamuoyuna duyurulmuştur.
Bütün bu tekziplere, yargı kararlarına rağmen Süleymancılar ve diğer bölücüler bu iftiralara sahip çıktılar.
Niçin? Verecek cevap bulamadılar da bu kahpe iftiraya sarıldılar. Eserlerinde yazan hakikatlere cevap veremeyenler iftira, tezgâh, karalama ile onu susturacaklarını sandılar.
Süleymancıların avukatlığına soyunan, onlar tarafından kullanılan bir adam olan Mısıroğlu da bu tekziplere rağmen bu Zât-ı âli’nin ahirete irtihalinden üç yıl sonra bu komplocularla beraber hareket ederek iftira ipine tutunmuş, kitabına bu yalan ve iftiraları koyarak bu iftiracılara ortak olmuştur. Peki ne ile? Laf ile...
Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’ler laf ile örtülemez.
Bu iftiraların sebebi Muhterem Ömer Öngüt’ün İslâm dini adına hareket edenlerin İslâm dini’ne aykırı söz ve hareketlerini çekinmeden ikaz etmesi, ikazlara rağmen kendisini düzeltmeyenleri eserler neşrederek ifşa etmesidir.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri bu iftiralara cevap verdikleri "Hâin Tezgâh" isimli eserinde şöyle beyan buyurmuşlardı:
“Allah-u Teâlâ’nın izni ve desteğiyle İslâm dini’nin müdafaası, imanların kurtarılması yolunda yaptığımız mücadele, kalemle yapılan mücahede, bu gaye ile neşredilen ikaz ve irşad eserleri ehlince malumdur.
Bu eserlerimizdeki İslâm hakikatlerine cevap veremeyenler bu hakikatlerin müslüman halkımıza ulaşmasına engel olmaya çalışıyorlar. ...
Bu iftiraların sebebi budur. Kurdukları düzenin yıkılmasından çok korkarlar.
Bunların bu karıştırmaları yüzünden nice imanlar gidiyor. Nice müslümanın dinden kaymasına sebep oluyorlar. Böylece en büyük zararı İslâm dini’ne ve müslümanlara veriyorlar.
Hahamlar ve papazlar da ahir zaman peygamberi geldiği zaman bu karıştırmayı yaptılar. Nice ehl-i kitabın küfrüne sebep oldular.
Bugünküler de aynısını yapıyorlar.” (Sayfa, 22-24)
“Binaenaleyh biz Hazret-i Allah’a bağlıyız. Bize “Birilerinin elemanı” yaftasını yapıştırmak çok büyük bir hakarettir. Zira Hazret-i Allah’ın nurunu yayma vazifesini yapan bir kimseye bu iftirayı atmak, Hazret-i Allah’ın nurunu söndürmeye, hükümsüz kılmaya çalışmaktır. Zaten bunların maksadı da budur.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff: 8)” (Sayfa, 103)
Binaenaleyh biz kimsenin elemanı, adamı değiliz... Bize Allah ve Resul’ü yeter...
Bize söylecek söz bulamayanlar bizi susturmak için iftira atıyorlar, tezgâh kuruyorlar.”
Bunlar da bu iftiranın tetikçiliğini yapıyorlar. İşin özü budur.
Kadir Mısıroğlu, Muhterem Ömer Öngüt’ün mahkemeler nezdinde aklanmasını da diline doluyor ve bunu da bir iftira malzemesi yapmaya çalışıyor.
Halbuki Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri bütün mahkemelerinde Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle müdafa yapmıştır. İslâm dini’ne göre, dinin kaynaklarına göre konuştuğunu beyan etmiştir. Süleymancılar gibi Âyet-i kerime’leri mahkemeye şikâyet etmemiştir. Hiçbir beyanında hakaret ve polemik yoktur. Beyanları dinde ve vatanda bölücülük yapmak için değil, bilakis bu bölücülere karşı din ve vatanı müdafaa etmek içindir. Bu sebeple mahkemeler defaatle kendisi hakkında beraat hükmü vermiştir.
•
Gün oldu, devran döndü; bu hakikatleri, bu iftirayı atanların içyüzünü, imana ve vatana yaptıkları ihaneti, iftira ve yalan üretmekteki maharetlerini bugün bütün dünya görüyor ve hayretle izliyor. Devlet bunların yaptıklarını “Milli Güvenlik Tehdidi” olarak görüyor, millet bunlara büyük bir tepki duyuyor. Halbuki bu Zât-ı âli “Hazret-i Kur’an’da Yahudilerin Hıristiyanların ve Münafıkların İçyüzü” isimli eserinde bundan ondört sene önce şöyle haber vermişlerdi:
“Bu kadar küfür ve isyan cezasız kalmaz, / Bu millet sıkışınca sizi cezasız bırakmaz, / Kaçacak delik arayacaksınız, bu ah sizde kalmaz. / İlâhınızın yanına kaçmaya bakın, başka çare kalmaz.” (s. 471, 1. baskı: Temmuz 2000)
Binaenaleyh Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’ne yalan, dolan ve tertiplerle iftira atıp Zât-ı âlilerini üzenlerin hiçbirisi iflah olmamıştır. Ahirette rezil ve rüsvay olacakları aşikâr olduğu gibi Hazret-i Allah bunları bu dünyada da rezil ve rüsvay edecek ve ediyor.
Bunların akıbetleri de farklı olmaz.
Bu duruma sebep olanların, art niyetli hareket edenlerin hakkında, Hazret-i Allah hükmünü hem bu dünyada hem de ahirette verecektir. Zira onun sahibi Hazret-i Allah’tır.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.” (Yunus: 62)
Hadis-i kudsî’de de şöyle buyuruluyor:
“Velilerimden birisine düşmanlık eden kimseye ben harp ilân ederim.” (Buharî. Tecrid-i sarih: 2042)
Ey bölücüler!
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri sizin içyüzünüzü, dinden nasıl çıktığınızı, İslâm’a ve imana nasıl zarar verdiğinizi, aynı zamanda vatanda da bölücü olduğunuzu, Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle size de, ümmet-i Muhammed’e de duyuruyor.
Ya iman edip tevbe edeceksiniz, veyahut küfrünüzü ilân edeceksiniz.
Tevbe etmeyi nefsinize yediremediğiniz için; kurduğunuz dinden, dünya saltanatından vazgeçmeye niyetiniz olmadığı için; siz alçakça iftiralar ile bu Zât-ı âli’nin beyanlarını hükümsüz kılmaya çalışıyorsunuz.
Bu zât size iftira atmıyor, hakaret de etmiyor. Durumunuzu ortaya koyuyor. Ümmet-i Muhammed’in imanını muhafaza için sizinle çarpışıyor.
Siz ise tıynetinizin icabını yapıyorsunuz. Yalanla, dolanla, iftira ile, ortalığı karıştırmak ile baskın çıkmaya, düzeninizi yürütmeye çalışıyorsunuz.
Ancak size de kalmayacak.