“İslâm’a dâvet edilirken Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Allah zâlimler güruhunu hidayete erdirmez.” (Saf: 7)
Bunca hakikatları açık açık beyan ettiğimiz halde hiçbir tanesi Hazret-i Allah’a ve Resulullah’a birleşmeye yanaşmadığı gibi, bütün güç ve kuvvetiyle nûr-î ilâhi’nin yayılmamasına çalışıyorlar.
Fakat Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Onlar Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nûrunu tamamlayacaktır.” (Saf: 8)
“Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber’ini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. İsterse müşrikler hoş görmesinler.” (Saf: 9)
Allah-u Teâlâ kıyamete kadar gelecek olan müminlere hitap ederek, onları dünya ve ahiretteki en kârlı kazanca davet etmektedir.
Buyurur ki:
“Ey iman edenler! Elem verici can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak bir ticaret yolunu göstereyim mi size?” (Saf: 10)
Bu soru teşvik için sorulmuştur. Bundan sonra Allah-u Teâlâ şöyle buyurarak bu ticareti açıklamıştır:
“Allah’a ve Resulü’ne imanda sebat eder, Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihad edersiniz.
Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır.” (Saf: 11)
Osman bin Ma’zun -radiyallahu anh-ın “Yâ Resulellah! Allah katında hangi ticaretin daha sevimli olduğunu bilmek isterdim, ki o ticareti yapayım.” demesi üzerine bu Âyet-i kerime’ler nâzil olmuştur.
Ticaret; kişinin kazanç arzusu ile malını, emeğini, her türlü kabiliyetini ortaya koyarak kâr elde etmesidir. Bu bakımdan iman ve Allah yolunda cihad etmek, ticarete benzetilmiştir. İnanan, malı ve canı ile cihad eden kimse; elem verici azaptan kurtulmak için, Allah katındaki büyük mükâfatı elde etmek için, sözde kalmamış, yapabileceğini yapmıştır. Maddi kazancını Allah yolunda sarfettiği için manevî kazanca dönüştürmüştür.
Bu çok kârlı ticaretin ilk uygulayıcıları Ashâb-ı Kiram Hazerâtı’dır. Onlar sadece iman etmekle kalmadılar, o imanın gereği olarak canlarıyla mallarıyla Allah ve Resulü’nün yolunda cihad ettiler.
Bu ticaretin asıl kârı ahirette görülecektir.
“İşte bu takdirde Allah günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki hoş ve güzel meskenlere yerleştirir.
İşte bu pek büyük bir kurtuluştur.” (Saf: 12)
Bu ticaret öyle büyük bir kazanç yoludur ki, artık ondan öte bir kazanç düşünülemez. Dünya ticareti ile kıyas bile edilemez.
Yaptığı ticaretten çok çok kâr eden bir kimse, etrafındaki insanlar tarafından parmakla gösterilir, herkes kendisine imrenir. Tasavvur edin ki günleri sayılı olan dünya hayatına karşılık ebedi ahiret hayatını kazanan kimsenin kârı ne ile kıyaslanabilir?
Diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“O halde yaptığınız bu hayırlı alış-verişten dolayı sevinin!” (Tevbe: 111)
Allah-u Teâlâ onlara ahirette lütfedeceği ecir ve sevabı beyan buyurduktan sonra, bu dünyada da büyük lütuflara ve fetihlere mazhar olacaklarını haber vermiştir:
“Bundan başka, seveceğiniz bir şey daha var. Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih.
Müminleri müjdele!” (Saf: 13)
Ki bu da küffar beldelerini fethederek İslâm dairesine ilhak etmeleridir.
İşte bunlar ahiret nimetleri ile birleşen dünya nimetleridir.