Kadir Mısıroğlu Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’ne sık sık “‘İslâm’i gayret sâhibi’ her müslümanı veya mensup olduğu cemaati karalamak” iftirasını atıyor.
Birincisi, Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri müslümanları aldatan sahtekârlarla, din bölücüleri ile mücadele ediyor, onların iç durumu hakkındaki ilâhî hükümleri beyan ediyor. Kendi zannını değil...
İkincisi; bu bölücülerden, bu din düşmanlarından başka müslüman yok mu, kendi aleyhlerinde gördükleri her şeyi İslâm’a aleyhtar gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu iftira ve yaftaları onların dini parsellemeye çalıştıklarının başka bir delilidir.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri bir isimle bir din kuranlar gibi asla “Bana tabi olmayan müslüman değildir.” dememiştir. Bilakis bütün müslümanları “İlâhî Görüş Birliği’ne Davet”etmiştir.
Müslümanların, ümmet-i Muhammed’in imanını kurtarmak için gayret ediyordu. Devrin “İman kurtarma devri” olduğunu söylerdi.
Müslümanları tenvir etmeye çalıştığı gibi, müslümanların önderi konumunda olanları hataya düştükleri zaman ikaz ve irşad için mektuplar göndermişti. Bir kısmı bu ikazlarını dinlediler, istikametlerini düzelttiler. Bir kısmı da harama dalmaktan çekinmedi ve böylece yavaş yavaş dinden çıktı.
Eserlerinde daima Bediüzzaman Hazretleri’nden hayırla bahsetmişler, ledün ilmi verilmiş bir zât olduğunu söylemişlerdir. Onun nurlu yolundan gidenlere bir sözü olmamıştır. Bu nurcuları ayırmak için Fetullah Gülen ve taraftarları hakkındaki kitabında onları “Küfrü Hoş Gören Narcılar” olarak isimlendirmiştir.
Kadir Mısıroğlu ise kitabında bu konuda da yalan söylüyor, iftira atıyor, Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’nin Bediüzzaman Hazretleri’nin bütün talebeleri’ni itham ettiğini söylüyor. Yalan. İftira.
Süleymancılarla ilgili bu eserinin 263. sayfasındaki beyanı da şöyledir:
“Size iki numune veriyorum. Birisi Bediüzzaman Hazretleri, diğeri ise Hacı Süleyman Efendi. Bu zâtların icraatlarına dikkat ederseniz; ne maddeye tapmış ne de siyaset batağına batmış görürsünüz.”
Türkiye’de değil, dünyada da hizmet eden müslümanlara ve müslüman önderlerine teveccüh göstermişlerdir. Mazlum müslüman milletlerin mücadelelerine destek vermiş, yardım göndermiştir.
Binaenaleyh, Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri bütün müslümanları kardeş bilmiş, ümmet-i Muhammed’in selameti için, müslüman milletlerin muzafferiyeti için daima tazarru ve niyaz halinde bulunmuşlardır.
Ve fakat; İslâm’da ve vatanda bölücülük yapan, bütün gayesi kendi kurduğu dinini büyütmek olan, müslümanlara koyun postuna bürünerek yaklaşan kurt gönüllü münafıklarla hiç kimseden çekinmeden mücadele ve mücahede etmişlerdir.
Şöyle nasihatte bulunmuşlardır:
“Bu soyguncu sahtekârları Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz tarif ederken bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Âhir zamanda öyle kimseler türeyecektir ki, bunlar dinlerini dünyalığa âlet edeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, amma kalpleri kurt gönlü gibidir.
Azîz ve Celîl olan Allah-u Teâlâ (bu gibi kimseler için) şöyle buyuruyor:
‘Bunlar acaba benim sonsuz affediciliğime mi güveniyorlar, yoksa bana karşı meydan mı okuyorlar? Ululuğum hakkı için, onlara öyle ağır bir musibet vereceğim ki aralarında bulunan yumuşak başlılar şaşakalacaklardır.’” (Tirmizî)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bunları koyun postuna bürünmüş kurt olarak vasıflandırıyor. Bunlar kurttur be kardeş! Uyan artık! Paran gittiği bir şey değil, imanın da gidiyor. O bir fırkadan ayrılıyorsun yetmiş iki fırkanın içine giriyorsun.”
Bu Kadir Mısıroğlu gibi iftiracılar bir baksınlar:
Avukatlığını yaptıkları insanlar nereden nereye gelmişler, ne ile gelmişler? Helâlin bile hesabı varken haram demeden, fâiz demeden her geleni toplamışlar, hatta zorlamışlar, daha olmadı sinsice gasbetmişler.
Bunlar mı müslüman?
Bunların avukatlığını yapıyorsun, sen de bunlardansın.
Sen bunları savunuyorsun. Peki ahirette sana kim sahip çıkacak? Senin ahiretin onlarla beraber olmak ve onlarla beraber haşrolmaktır. Onlar ki Cenâb-ı Hakk’ın emir ve hükümlerini hiçe saydılar, din kurdular, Hazret-i Allah’a hasım kesildiler, karşı geldiler.
Onlar hakkındaki hükm-ü ilâhî’ye budur:
“İşte böyle. Çünkü onlar Allah’ın indirdiğinden tiksinip hoşlanmamışlardır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.” (Muhammed: 9)
Allah-u Teâlâ’nın hükmünü umursamayan kendi zannını hüküm yerine koyanlar hakkındaki ferman-ı ilâhî açıktır:
“Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Kıyamet günü aslâ yardım görmezler.
Bu dünya hayatında arkalarına lâneti taktık, daima lânetle anılacaklardır. Kıyamet gününde de onlar çirkinleştirilmiş, iğrenç kimselerden olacaklardır.” (Kasas: 41-42)
Kadir Mısıroğlu bunlarla yapılan mücadeleye engel olmak istiyor.
Neyle?
İftira, karalama, karıştırma ile...
Peki kime iftira atıyor?
Ömrünü, malını-mülkünü, her şeyini din-i İslâm’a vakfetmiş bir Zât-ı âli’ye...
Ey iftiracı!
Bu müslüman dediklerinde iman olsaydı, harama dalmazlardı. Bunların gayretleri ceplerine.
Bunların gayretleri İslâm’a olsaydı, en büyük destekçileri Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri olurdu.
Nitekim ihlas ve samimiyet olan zamanlarda bunlar hakkında iyi beyanlarda bulunmuş, destek vermek gerektiği zaman da desteğini esirgememişti.
İlk Milli Nizam Partisi kurulduğu zaman Düzce teşkilatını kendi yakınlarına kurdurmuşlardı. Ancak bu ihlasın samimiyetin kesildiğini gördüğü yerde desteğini çekti.
Yine Fetullah Gülen “Küfrü Hoş Görme Dini”ni kurmadan önce “Talebeleri teheccüd kılıyor.” diye kendisinden sitayişle bahsederlerdi. Ancak para toplamaya başlayınca “Harama dalmayın” diye ikaz etti. Nihayet yoldan çıkıp müslümanları da saptırmaya çalıştıklarını görünce iç durumlarını ilân etti.