1. Mükemmel
2. Kemâl
3. Mukallid
Mükemmel üç kısma ayrılır:
1. Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sehm-i nübüvvetine vâris olanlar.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler.” (A’raf: 181)
İrşad memurlarından murad, kibâr-ı evliyâullahtan olan mürşid-i kâmillerdir.
2. Sehm-i velâyetine vâris olanlar.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Eğer bilmiyorsanız dini müşküllerinizi ehl–i zikirden sual ediniz.” (Nahl: 43)
Ehl-i zikirden murad evliyâullah hazeratıdır.
3. Sehm-i nübüvvet ve sehm-i velâyetinden nasip alanlar.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Allah’tan korkar, takvâ sahibi olursanız mualliminiz Allah olur.” (Bakara: 282)
Burada size üç Âyet-i kerime arzedilmiş oluyor. Hazret-i Allah buyuruyor ve duyuruyor ki, bu işin ehli bunlardır.
Mürşid-i hakiki Hazret-i Allah’tır. Mürşid-i kâmil bir korkuluğa benzer, kargalar taneleri toplamasın diye... Mürşid-i kâmil aynı zamanda bir berzahtır, hakikat ile dalâlet karışmasın diye...
Kemâl olan mürşid gayrıya tecavüz etmez, hududunu muhafaza eder, yol tarif eder, fakat mürid götürmeye sahib-i salâhiyet değildir. Allah-u Teâlâ’nın izniyle alıp götürmeye sahib-i salâhiyet olanları az önce üç Âyet-i kerime ile size arzettik.
Mukallid olanlara gelince, bugün sahayı işte bunlar istilâ etmiştir. Zan ile hareket ederler, hiç bir iş ve hareketleri ahkâm-ı ilâhîye uymaz.
Bir temsil getirelim. Bal arısı bal yapar, eşek arısı da vızıldar. Karşıdan gören onları bir gibi zanneder. Ehl-i hakikat bunları ayırt eder.
Bunun içindir ki tarikat bir tatbikattır, nazarî bilgilerle anlaşılmaz. Tadılmadıkça, yaşamadıkça lezzeti bilinmez.