Hakiki Vahdet-i vücud’çular ile sahte Vahdet-i vücud’çuları size Âyet-i kerime’lerle ve Hadis-i şerif’lerle ayırt edeceğiz. Hakikatı bilmeniz, dalâlete düşmemeniz için. Hakiki Vahdet-i vücud’çular Hazret-i Allah’ı görür, kendisini görmez. Bu, Fenâfillah’a çıkanların işidir. Hani az evvel demiştik ki “Zerreyi zirveye çıkaran, sonra o zerreyi tekrar denize düşüren O’dur. O zerrenin ne hükmü var?”
Sahte Vahdet-i Vücud’çular ise kendini görür, Hazret-i Allah’ı görmez. Hazret-i Allah’ı mülkün içinde arar, hem de Vahdet-i vücud’dan bahseder. Bunlar sahtedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Kör oldular, sağır kesildiler.” (Mâide: 71)
Zan ile hareket eder. Vahdet-i vücud’un ismini duymuştur ve bildiğini sanmıştır.
Oysa bu Allah-u Teâlâ’nın fazl-u ikramıdır. Ancak dilediğine ihsan eder.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Bu Allah’ın fazl-u ikramıdır, kime dilerse ona verir.” (Cuma: 4)
Bu Âyet-i kerime ile “El-ilmü ilmâni...” Hadis-i şerif’i çok geçmiştir. Bunun sebebini ve sırrını açayım.
Bu ilim tahsille ibadetle olacak iş değildir. Allah-u Teâlâ kimi severse onu kendisine çeker, kimi de çekerse ona lütfeder, ihsan eder. Bu başka türlü olmaz. Ancak ve ancak Hazret-i Allah’ın ihsanıdır ve o “Faydalı ilmi” bilmesiyle kâimdir. Buna her veli dahi vakıf olamaz. Ancak dilerse Allah-u Teâlâ yüz senede bir gönderdiklerinden bazılarına bu sırrı ifşâ eder ve bunu yalnız onlar bilir.
Arzettiğimiz gibi onlar Hazret-i Allah’ı bilir. “Vücud O, mevcut O...” olduğunu bilir, görür ve söyler. Amma vitrinlere bak! Vahdet-i vücud için çok yazılmış kitaplar görürsün. Bunun gerçeğini bilmediklerini kendileri de çok iyi bilirler.
Âyet-i kerime’ye gelince, Allah-u Teâlâ buyurur ki:
“Biz kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” (Bakara: 159)
Bir madde, menfaat ve şöhret için buna cüret etmişlerdir.
Hele hele kendini henüz daha öğrenmemiş, nefsin ne olduğunu bilmiyor. Bu gibi kimseler “Men arefe”nin sırrından mahrum olduğu halde Vahdet-i vücud’dan bahsederler.
Ehl-i hakikatın yanında bu ne kadar gülünçtür.