Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde kudret ve azametine, uçsuz ve bucaksız nimetlerine delâlet ve şehâdet eden güzellikleri intibah nazarlarına arzediyor:
“Görmez misin ki, Allah gökten bir su indirir de bu sayede yeryüzü onunla yemyeşil kesiliverir.
Şüphesiz ki Allah Lâtif’tir, her şeyden haberdardır.” (Hacc: 63)
Rüzgarları gönderir, bulutları kaldırır, yeryüzüne yağmurlar yağdırır, ölü bir halde olan yeryüzü canlanır, kuruluğundan ve kuraklığından sonra yemyeşil hale gelir.
Yağmur Allah-u Teâlâ’nın mülkü olan gökten, yine Allah-u Teâlâ’ya ait olan yeryüzüne inmektedir. Göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibi O’dur.
“Göklerde ve yerde olanlar O’nundur. Muhakkak ki O Gânî’dir, Hamid’dir.” (Hacc: 64)
Hiç bir şekilde hiç kimseye muhtaç olmaz. Bir kimse hamdetse de etmese de bütün hamdler O’na mahsustur.
“Görmedin mi? Allah yerde olanları ve emriyle denizde akıp giden gemileri buyruğunuz altına vermiştir.” (Hacc: 65)
Yeryüzünde bulunan her şeyi insanoğlunun emrine musahhar kılmış ve onları iyi bir şekilde kullanıp değerlendirme imkanını lütfetmiştir.
Gemiler denizde O’nun kolaylaştırması ve musahhar kılmasıyla bu şekilde akıp gitmektedir. İnsanların menfaatı için, O’nun gücü ve dilemesi ile denizde yüzerler.
“Göğü de, kendi izni olmadıkça yerin üzerine düşmemesi için O tutar.” (Hacc: 65)
Mevcut düzen ilâhi kudretin tezahürüyle kurulduğu gibi, yine o ilâhî kudretin tecellisi ile bozulacaktır. İzni olduğu gün göğün düşmeden durması imkansızlaşır. Bu ise kıyamet koptuğunda olacaktır.
“Doğrusu Allah insanlara çok şefkatli çok merhametlidir.” (Hacc: 65)
Onlar için nice menfaat kapıları açmış, kendilerine istifade kabiliyeti vermiştir. Ta ki bu nimetlerine karşılık insanlar O’na şükretsinler.