Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Her insan ölümü tadacaktır.” buyuruyor. (Âl-i imran: 185)
Allah-u Teâlâ’nın bütün yarattıklarının misali; farz-ı muhal bir denize bir ağ atılmış, balıkların hepsi tutulmuş ve fakat tutulduğunu da bilmiyor, sağa sola saldırıyorlar. Sahibi ağı yavaş yavaş çekiyor, hiç birinin umurunda bile değil. Biraz sonra karaya çıkacaklar, çok çırpınacaklar, hiç de bu çırpınmanın faydası olmayacak. Hepsi ölüme mahkûm.
Ve fakat Allah-u Teâlâ’nın feyz ve rahmet deryası vardır, o derya uçsuz bucaksızdır ve sonsuzdur. O deryâdan da Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-in deryasına gelir. Bu derya, feyz ve hayat suyudur. O deryâdan da zamanın Mürşidinin deryasına gelir.
Allah-u Teâlâ o ağın içinden alıp, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin hayat suyu olan feyiz deryâsına kimi koyarsa, onun için ölüm yoktur.
Hadis-i şerif’te buyurulur ki:
“Müminler ölmezler, ancak bir evden bir eve naklolunurlar.”
Mürşid-i kâmil’in deryâsına gelince; diğer bir Hadis-i şerif’te şöyle buyurulmaktadır:
“Her asırda benim ümmetimden Sâbikûn vardır. Ki bunlara Bûdelâ ve Sıddikûn itlak olunur. Haklarındaki inâyet ve merhamet-i ilâhiye o kadar mebzüldür ki, sizler de o sâyede yer ve içersiniz. Ehl-i arz için vukuu tasavvur edilen belâ ve musibetler onlarla kaldırılır.” (N. Usûl)
İşte bu deryâya koyduklarını da dilerse hayat suyu ile yaşatır. Bunlar helâl lokma üzerinde çok dururlar, ihlâslı ubudiyet ve taatla meşgul olurlar. Diğer taraftan dinimize ve vatanımıza sahip çıkmak için cihad ederler.