Hakiki mutasavvıflar ve Hakiki vahdet-i vücudçular Allah-u Teâlâ'nın has ve hususi kullarıdırlar. Kendisi için yarattığı, sevdiği, seçtiği kullardır.
"Onlar sıdk makamında, kudret ve kuvvet sahibi hükümdarın huzurundadırlar." (Kamer: 55)
Âyet-i kerime'sinde beyan buyurulduğuna göre huzuru ilâhiye kabul edilenlerdir.
Bunlar halkı karanlıklardan çıkarırlar, Nur'a götürürler. Her iş ve icratları Hakk'ın emriyledir. Bunun için de rehber-i sâdıktırlar.
Ve fakat sun'î mutasavvıflar bu hakikatlerin hepsinden mahrumdurlar, Hazret-i Allah ile ilgileri olmaz, bütün icraatları gösterişten ibarettir, onlar gerçekten şeytanın kucağındadırlar.
Gayrı yolda bulunacak, şeytanın izini takip edecek, gayesi ve maksadı peşinde koşacak, cebini dolduracak, şöhret yolunda olacak, hem de tasavvuftan bahsedecek... Bu mümkün değil!..
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı bile unutturmuştur. Onlar şeytan fırkasıdır. İyi bilin ki asıl kayba uğrayanlar şeytan taraftarı olanlardır." (Mücâdele: 18-19)
Ehl-i hakikatın muallimi bizzat Hazret-i Allah'tır, bunların muallimi ise şeytandır.