Yine aynı kitabında; “Hıristiyan ve yahudilerinde cennete gireceklerini” ifade ediyor.
Allah-u Teâlâ kıyamet gününde insanları bir araya topladığı zaman her türlü anlaşmazlıklar hakkında hükmünü verecek, hak üzere olanlarla haksız olanların aralarını ayıracak, hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu konusunda kararını bildirecektir.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Şüphesiz ki iman edenler, yahudiler, sabiler, hıristiyanlar, mecusiler ve müşrik olanlar arasında Allah kıyamet gününde kesin hükmünü verecektir.
Allah her şeye şahiddir.” (Hacc: 17)
Âyet-i kerime’de altı tane dinden söz edilmiş, bunlardan sadece birisi iman sahibi olarak gösterilmiştir. Geri kalan beş zümre küfür ehlidir. Bunların dışında kalan dinler inanç bakımından bunlardan birine benzediği için onların isminden söz edilmesine lüzum görülmemiştir.
Allah-u Teâlâ o gün adaletle hükmedecek, kendisine iman edenleri cennete koyacak, inkâr edenleri ise cehenneme sokacaktır.
Yahudilerin imanı İsâ Aleyhisselâm’a gelinceye kadar Tevrat’a ve Musa Aleyhisselâm’ın sünnetine tabi olmak idi. İsâ Aleyhisselâm gelince ona tabi olmaları gerekirken, olmadıkları için yoldan çıktılar. Gerçekten tabi olmuş olsalardı Tevrat’ı değiştirip tahrif etmeselerdi İsâ Aleyhisselâm’a iman ederlerdi.
Hıristiyanların imanı da İncil’e ve İsâ Aleyhisselâm’ın şeriatına bağlanmak idi. Muhammed Aleyhiselâm gelinceye kadar bu imanları geçerliydi. Muhammed Aleyhisselâm geldikten sonra ona tabi olmaları gerekiyordu. Olmayanlar yoldan çıktılar. İsâ Aleyhisselâm’a bağlı olduklarını iddia eden hıristiyanlar, gerçekten bağlı olmuş olsalardı, peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed Aleyhisselâm’a inanırlardı. Onun dini kendisinden önceki peygamberlerin getirdikleri dinleri yürürlükten kaldırmış, hükümsüz kılmıştır. Tevrat ve İncil’de Muhammed Aleyhisselâm’ın peygamberliğini haber veren müjdeler vardır. Onun son peygamber olduğuna ve bütün insanlığa gönderildiğine inanmak Allah-u Teâlâ’nın emridir.
Bütün bu milletler, bütün bu taifeler, bozuk inançlarını, yanlış hareketlerini bırakır, Allah-u Teâlâ’ya O’nun istediği şekilde iman etmiş olurlarsa doğru yolu bulmuş, hidayete ermiş olurlar.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Şüphesiz ki iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rabbleri katında mükafatlar vardır.
Onlar için hiç bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara: 62)
Bu müjde ancak inananlara mahsustur. Diğerleri, gerçek risalet sahibi olan, insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilen Muhammed Aleyhisselâm’a inanmadıkları, onun şeriatına uymadıkları için bu müjdeden mahrumdurlar.
Bununla beraber bunlar da iman ederlerse, müminler sınıfına dahil olup aynı vaad ve müjdeye nail olacakları açıktır.
Aynı mânâyı ifade eden diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Şüphesiz ki iman edenler, yahudiler, sabiler ve hıristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için hiç bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Mâide: 69)
Kâfirlerin azaptan korktuğu, ömür sermayesini boş yere tüketip de sevap alma fırsatını kaçıranların üzülüp mahzun olduğu o günde, bu müminler için korku ve üzüntü olmadığı gibi çok büyük müjdeler vardır.