Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Onların kalplerinde hastalık vardır.” buyuruyor. (Bakara: 10)
Öyle bir maraz ki tedavisi mümkün değil. Ahlâk-ı zemime içinde.
“Allah da onların hastalığını artırmıştır.” (Bakara: 10)
Kalbi mühürlenmiş, gözlerine perde çekilmiş, küfür ve nifak hastalığına tutulmuş kalbi hasta olan bu adam, bu hastalıklarını başkalarına aşılamaya çalışıyor.
“Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle onlara elem verici bir azap vardır.” (Bakara: 10)
Bunun kalbi çöplüğe dönmüş, “Eski yazdıklarımı çöplüğe at!” diyor.
Bu kalbi marazlı insanların kalpleri çöplüğe döndüğü için, bunların çöplüğe atılması lâzım.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:
“Yeryüzünde haksız yere böbürlenip büyüklük taslayanları âyetlerimi idrakten çevireceğim, anlamaktan mahrum edeceğim.” (A’raf: 146)
Kalpleri öylesine mühürlenecek ki, ilâhî beyanların ihtivâ ettiği gerçekleri göremeyecekler, üzerinde düşünüp anlayamayacaklar.
“Onlar bütün âyetleri görseler yine de inanmazlar.” (A’raf: 146)
Âyet-i kerime’lerin nûru önlerinde parıldayıp dursa yine de küfürlerinde diretip dururlar.
“Doğru yolu görseler onu yol edinmezler.” (A’raf: 146)
İçlerini sapıklık kapladığı için Hakk’a yönelmezler o yolun doğru olduğunu görmelerine rağmen, asla o yola koyulmazlar.
“Azgınlık yolunu görseler hemen onu yol edinirler.” (A’raf: 146)
Bâtıl arzularına uygun, hevâ ve heveslerine ulaştırıcı olmasından ötürü, sapıklık yolunu kendilerine nerede ise hiç ayrılamayacakları bir yol olarak seçerler.
“Çünkü onlar âyetlerimizi yalanladılar ve onları umursamaz oldular.” (A’raf: 146)
Buradan da anlaşılıyor ki Allah-u Teâlâ bunları idrakten çevirmiş ve mahrum etmiştir. Hem bilmiyorlar, hem de bilir gibi görünüyorlar.
“Biz onlara doğru yolu göstermiştik, amma onlar körlüğü doğru yolda gitmeye tercih ettiler.” (Fussilet: 17)
Cenâb-ı Hakk kalplerini çevirmiş, mühürlemiş olduğu için hakikatı duymazlar ve duymak da istemezler. Çünkü imansızdırlar.