Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ÂHİR ZAMAN ÂLİMLERİ - Ömer Öngüt Görüşleri Sözleri Kitapları Düşünceleri Yazıları Eserleri
Cep Kitapları
ÂHİR ZAMAN ÂLİMLERİ
'Onların âlimleri gökkubbe altındakilerin en şerlileridir. Fitne onlardan çıktı, yine onlara dönecektir.' (Beyhâkî) Bunlardan Birkaçı: Yaşar Nuri Öztürk, Edip Yüksel, İskender Evrenesoğlu, Nazmi Sakallıoğlu, Refet Kayserilioğlu.

Hıristiyanlık ve Teslis İnancı

Hıristiyanlık ve Teslis İnancı


İsâ Aleyhisselâm göğe yükseltildikten sonra Havarîler İsâ Aleyhisselâm’ın vasiyeti üzerine dinini yaymaya çalıştılar. İnananlar hayli çoğaldı. Fakat zamanla hıristiyanlar da İsrailoğulları gibi yoldan çıktılar, tefrikaya düştüler.

Yahudiler İsâ Aleyhisselâm hakkında, babasız dünyaya geldiğini bahane ederek zinâ çocuğudur dediler, iftira ettiler. Hıristiyanlardan bir kısmı “İlâh” dediler, bir kısmı “İlâhın oğludur.” fikrine saplandılar. Bir başka fırka da “üçten biridir.” demişlerdi.

Hakikat Kur’an-ı kerim’in bildirdiği gibidir. Allah-u Teâlâ İsâ Aleyhisselâm hakkında gerçek dışı beyan ve inançlarda ısrar eden ehl-i kitabın bu müfrit telâkkilerini reddeder, onun da mukarreb meleklerin de Allah’a kul olmaktan asla çekinmeyeceklerini beyan buyurur:

“Ey ehl-i kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsâ Mesih, Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur.

Allah’a ve peygamberine inanın, üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.

Mesih de Allah’a yaklaştırılmış mukarreb melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler.

Kim O’na kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki O, hepsini huzuruna toplayacaktır.” (Nisâ: 171-172)

Bir Âyet-i kerime’sinde ise şöyle buyurur:

“O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına nümune kıldığımız bir kuldur.” (Zuhruf: 59)

İsâ Aleyhisselâm bir beşerdir, insanlara hidayet yolunu göstermek için Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Peygamberlik vazifesi ise halkı Allah’ın birliğine ve yalnız O’na kulluk yapmaya dâvet etmekten ibarettir.

Allah-u Teâlâ hıristiyanların ona ve annesine ulûhiyet isnad etmelerini gözle görülür bir delil ile çürütmektedir.

Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:

“Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de sıddîka bir kadındı. Her ikisi de yemek yerlerdi.

Bak! Onlara delilleri nasıl açıklıyoruz? Sonra da bak ki, nasıl yüz çeviriyorlar?” (Mâide: 75)

Kur’an-ı kerim’de Allah-u Teâlâ’nın çocuğu olmaktan münezzeh olduğuna dair beyanlar sık sık ifade buyurulmaktadır:

“Allah çocuk edindi dediler. Hâşâ! O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.” (Bakara: 116)

“Allah çocuk edindi dediler. Hâşâ! O bundan uzaktır. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Elinizde O’nun çocuk edindiğine dair hiç bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

De ki: Allah’a karşı yalan uyduranlar aslâ iflah olmazlar.” (Yunus: 68-69)

“Bak! Nasıl da Allah’a yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.” (Nisâ: 50)

“O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Hiçbir çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiç bir ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, mukadderatını tayin etmiştir.” (Furkan: 2)

“Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur.’ dediler. Hıristiyanlar da ‘Mesih (İsâ) Allah’ın oğludur’ dediler. Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek geveledikleri sözlerdir. Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar?” (Tevbe: 30)

Bu iftiralarından dolayı Allah-u Teâlâ’nın ilâhî gadabına maruz kalmışlardır:

“Rahman çocuk edindi dediler. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.

Onlar o Rahman olan Allah’a çocuk iddia ettiler diye, bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti.

Halbuki Rahman olan Allah’a çocuk isnat etmek asla yakışmaz.” (Meryem: 88-92)

İsâ Aleyhisselâm kendisine insan olmanın dışında bir sıfat yakıştırmak istiyenlere kul olduğunu hatırlatmak ihtiyacı duymuş ve:

“Ben ancak Allah’ın kuluyum.” buyurmuştur. (Meryem: 30)

Muhataplarına “Beni ilâh edinin.” dememiş:

“Şüphesiz ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” buyurmuştu. (Meryem: 36)

Allah-u Teâlâ Tevhid akidesini temelinden yıkan Üç İlâh (Teslis) inancının doğuracağı elim akibeti haber vermektedir. Allah’tan başka iki ilâh edinenlerle İsâ Aleyhisselâm ilâhî huzurda yüz yüze getirilecekler, Allah’a ve Peygamber’ine iftira edenler hak ettikleri cezayı görecekler.

Kıyamet gününde Allah-u Teâlâ ile İsâ Aleyhisselâm arasında geçecek olan muhavere Kur’an-ı kerim’de beyan buyurulmaktadır:

“Allah ‘Ey Meryem oğlu İsâ! Sen mi insanlara ‘Beni ve anamı Allah’tan başka iki ilâh edinin!’ dedin?’ demişti.

O şöyle dedi:

Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hak olmayan sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, şüphesiz sen onu bilirsin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gaybları bilen ancak sensin.

Ben onlara sadece ‘Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin!’ diye bana emrettiğini söyledim.

Aralarında bulunduğum müddetçe onlara şâhid idim. Beni aralarından aldığında, artık onlar üzerinde gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye şâhidsin.

Eğer onlara azab edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz ki sen izzet ve hikmet sahibisin.” (Mâide: 116-117-118)

Yahudiler vaktiyle Allah-u Teâlâ’ya verdikleri sözde durmadıkları gibi hıristiyanlar da ahidlerini bozmuşlar, bunun içindir ki kıyamete kadar aralarına kin ve düşmanlık salınmıştır.

Muhammed Aleyhisselâm peygamber olarak gönderildiğinde, ehl-i kitabın gizledikleri ve sakladıkları şeylerin çoğunu kendilerine açıklamıştır. Şu kadar var ki yahudi ve hıristiyanlar kendilerini “Allah’ın oğulları ve sevgilileri” sayarak dâvetine karşı çıkmışlardır.

Bu hususta Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:

“Biz hıristiyanız diyenlerden de söz almıştık. Onlar da uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık.

Yakında Allah yaptıklarını kendilerine haber verecektir.” (Mâide: 14)

“Ey ehli kitap! Size Resul’ümüz geldi. Kitap’tan gizleyip durduğunuz şeylerin bir çoğunu size açıklıyor, bir çoğundan da geçiyor.

Gerçekten size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.” (Mâide: 15)

“Allah Meryem oğlu Mesih’tir diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır.

De ki: Eğer Allah Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse, Allah’a kim bir şey yapabilecektir?

Göklerin, yerin ve ikisinin arasında ne varsa hepsinin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah’ın kudreti her şeye yeter.” (Mâide: 17)

“Yahudi ve hıristiyanlar ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgilisiyiz.’ dediler.

De ki: O halde neden Allah günahlarınız sebebi ile size azâbediyor? Hayır! Siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.

O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında ne varsa hepsinin hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de O’nadır.” (Mâide: 18)

İsâ Aleyhisselâm’a “Allah’ın oğlu” demekle yetinmeyip, daha da ileri giden “Meryem oğlu Mesih rabdır.” diye tutturan, hahamlarını, rahiplerini rabler edinen ehl-i kitabın bu durumları Âyet-i kerime ile ortaya konulmaktadır:

“Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa kendilerine, bir olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti.

Allah’tan başka hiç bir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” (Tevbe: 31)

Bu emri dinlemediler, azdılar ve saptılar, şirke düştüler.

Halbuki İsâ Aleyhisselâm’ın dili ile kendilerine şöyle seslenilmişti:

“Ey İsrailoğulları! Benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.

Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar. Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur.” (Mâide: 72)

“Onlar Allah’ı bırakıp hahamları ve râhipleri rabler edindiler.” Âyet-i kerime’sinin mânâsını bizzat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendisi açıklamıştır.

Şöyle ki:

Daha önceleri hıristiyan olan Adiy bin Hâtim, boynunda gümüşten bir haç olduğu halde, İslâm hakkında bilgi edinmek niyetiyle Medine’ye gelmişti. Şüphelerini gidermek için Resulullah Aleyhisselâm’a bazı sorular sordu. “Bu âyet bizi âlimlerimizi, rahiplerimizi rabler edinmekle suçluyor. Halbuki biz onları kendimize rabler edinmeyiz. Bunun mânâsı nedir?” dedi.

Resulullah Aleyhisselâm;

“Onlar helâli haram kıldılar, haramı helâl kıldılar. Siz bunu öylece kabul etmiyor muydunuz?” diye sorunca Adiy “Evet böyledir.” diye tasdik etti. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“İşte bu sizin onları rabler edinmenizdir.” (İbn-i Kesir)

Dolayısı ile bu Hadis-i şerif, Allah’ın Kitab’ını kenara iterek; haramı helâl, helâli haram yapanların nefislerini ilâh ve rab ittihaz ettiklerini, onlara uyup peşinden gidenlerin de onları rabler edindiklerini göstermiş olmaktadır. Allah’a inandık deseler bile, bu iddiâlarının inandırıcı olmadığı ortadadır.


  Önceki Sonraki